Sayıştay yargılaması sonucunda hükmolunan kamu zararlarının, sorumlular aleyhine ilamlı icra takibine konu edilmediği; bunun yerine idari tasarruf ile, ilgili kamu zararlarının ahizlerden tahsil edilmesine yönelik ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.

Anayasa’nın 160’ıncı maddesinde sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanmasının Sayıştay tarafından yapılacağı ifade edilmiştir. 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesi birinci fıkrasının (e) bendinde kesin hükme bağlamanın; kanunlarla belirlenen sorumluların hesap ve işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığının hesap yargılaması yoluyla gerçekleştirilmesi olduğu belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un “İlamların infazı” başlıklı 53’üncü maddesinde; ilamların kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirileceği, ilam hükümlerinin yerine getirilmesinden ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticilerinin sorumlu olduğu ve ilamlarda gösterilen tazmin miktarının hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunacağı ifade edilmiştir.

2004 sayılı Kanun’da ilamların icrası ile ilamsız takip için ayrı düzenlemeler yapılmış olup; ilamlı icra takibinde borçluya icra emri tebliğ edilmekte, ilamsız icra takibinde ise ödeme emri tebliğ edilmektedir. Bu iki uygulamanın hukuki sonuçları birbirinden farklı olmakta ve alacağı ilama bağlanmış ilgililerin bu alacağınının genel haciz yoluyla takibinin (ilamsız takip) hukuki bir yararı bulunmamaktadır.

Konuya ilişkin olarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 2017/2 E. ve 2017/3 sayılı Kararı’nda; alacağı ilama bağlanmış olan ilgililer için gerek takip ve gerekse tahsilat kolaylığı bakımından tercih edilmesi gereken yolun “ilamlı icra” yolu olduğu belirtilerek, ilama dayalı bir alacağın ilamsız takibe konu yapılamayacağı yönünde içtihadın birleştirilmesi kararı alınmıştır.

Buna göre, alacağı ilama bağlı alacaklıların bu alacaklarını, ilamlı takip yerine ilamsız takip usulü ile tahsil şeklinde bir seçimlik hakkı bulunmamaktadır.

Yapılan incelemelerde; 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2012 ve 2017 yılları hesaplarına ilişkin yapılan yargılamalar sonucu düzenlenen ve temyiz edilmemeleri ya da kanun yollarının tüketilmesi neticesinde kesinleşen ilamlarda yer alan sorumlular hakkında, 2004 sayılı Kanun


hükümlerine göre ilamlı icra takibi başlatılmadığı; bunun yerine ilamlarda yer alan tazmin tutarları esas alınarak, ahizlere yönelik genel haciz yoluna gidildiği tespit edilmiştir.

Yukarıda yer alan denetim tespiti üzerine, İdare tarafından; ilama konu ödemelerin, bunları almaya hakkı olmadığı ortaya çıkan İdare personelinden tahsil edilmesine yönelik yasal işlemler başlatılarak kamu zararının giderilmesinin amaçlandığı, bu uygulamada hukuka aykırı bir durum bulunmadığı, ilamlarından kaynaklı alacakların, ahizlerden tahsile yönelik genel haciz yoluna gidilmesi ve bu yolla ilamlarda sözü edilen kamu zararlarının giderilerek ortadan kaldırmasının, aynı zamanda Sayıştay ilamlarının icrası anlamını taşıdığı, kamu zararının giderilerek ortadan kaldırılmasının ilamsız veya ilamlı icra yoluyla yapılmasının ise tamamen yönteme ilişkin bir husus olup, Sayıştay ilamlarının icrasını engelleyici bir husus olmadığı, ifade edilmiştir.

Ancak, İdarenin Sayıştay ilamlarından kaynaklı alacakları için ahizlerden tahsile yönelik genel haciz yoluna gitmesi, Sayıştay ilamlarının icrası anlamına gelmemektedir. Zira, Sayıştay ilamlarında yer alan kamu zararı tutarları, yine ilamlarda gösterilen sorumlulardan tazmine ilişkindir.

Diğer taraftan, İdarenin ahizlere yönelik takip başlatması ile Sayıştay ilamlarının sorumlulara yönelik icrası, hukuki nitelikleri bakımından da birbirinden ayrışmaktadır.

Ahizler için başlatılan takibatta, ilamlarda yer verilen kamu zararlarından ahizler sorumlu olmadığından; ahizlerce ödeme emrine itiraz durumunda borç ilişkisinin varlığı hukuk mahkemeleri tarafından yargılama konusu yapılabilecektir. Sayıştay ilamlarının sorumlulara yönelik icrasında ise, Anayasa sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama yetkisini doğrudan Sayıştaya verdiğinden, ilamlarla kurulan borç ilişkisinin varlığı diğer mahkemelerce incelenemeyecek ya da mahkemelerin bu yöndeki kararları, Sayıştay ilamları ile kurulan borç ilişkisi açısından hükümsüz olacaktır.

Mezkur mevzuat hükümleri ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Sayıştay ilamlarında yer alan kamu zararı tutarlarının, ilamlarda sorumlu olarak gösterilmeyen ahizlere yönelik olarak yapılan ilamsız takibi, var olan hak arama yollarının kullanılmaması nedeniyle alacakların zamanında tahsilini engelleyecek; ayrıca bu takip işlemleri mahkeme kararlarının (Sayıştay ilamlarının) uygulanmasını ikame etmeyeceğinden, ilamların uygulamaya konulmaması ilgililer hakkında cezai ve hukuki sorumluğa neden olabilecektir.


Diğer taraftan ilama bağlı alacakların, ilamsız takip itiraz süreçlerinde tekrar ilama bağlanması için dava masraflarına katlanılması, yeni kamu zararlarına sebebiyet verilmesine yol açabilecektir.

Netice olarak, Sayıştay ilamlarının kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilmesi, aksi durumda Sorumlular hakkında geciktirilmeksizin 2004 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde ilamlı icra takibi başlatılması gerekmektedir.


Kararla ilgili sorunuz mu var?