Karar Künyesi
Şirketin taraf olduğu davaların incelenmesi sonucunda; Şirket aleyhine açılan bir kısım davalar olduğu, söz konusu davalar nedeniyle mali tablolarda herhangi bir bilgiye yer verilmediği, bu davalardan 2019 yılı sona ermeden önce Şirket aleyhine hükmolunup icrai nitelik kazananlar için de herhangi bir muhasebe kaydı yapılmadığı, söz konusu tutarların mali tablolara yansıtılmadığı tespit edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda verilen yetkiye istinaden Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından 1 Seri No’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği 26.12.1992 tarihinde yayımlanmış ve 1.1.1994 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Mezkûr Tebliğ’in “II– Düzenlemenin Amacı” başlıklı maddesinde Tebliğ’in amacı, bilanço usulünde defter tutan gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin faaliyet ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tablolar aracılığı ile ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtmasının sağlanması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılması olarak belirtilmiştir.
Tebliğ’in “I-Muhasebenin Temel Kavramları” başlıklı bölümünde muhasebenin temel kavramları açıklanmış,
“Dönemsellik Kavramı” başlıklı 4’üncü kısmında gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması gerektiği,
“Tam Açıklama Kavramı” başlıklı 9’uncu kısmında, mali tablo kalemleri kapsamında yer almayan ancak alınacak kararları etkileyebilecek, gerçekleşmesi muhtemel olaylara da mali tablolarda yer verilmesi gerektiği belirtilmiş,
“İhtiyatlılık Kavramı” başlıklı 10’uncu kısmında ise aynen;
“Bu kavram, muhasebe olaylarında temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin göz önüne alınması gereğini ifade eder. Bu kavramın sonucu olarak, işletmeler, muhtemel giderleri ve zararları için karşılık ayırırlar, muhtemel gelir ve kârlar için ise gerçekleşme dönemlerine kadar herhangi bir muhasebe işlemi yapmazlar. Ancak bu kavram gizli yedekler veya gereğinden fazla karşılıklar ayrılmasına gerekçe oluşturamaz.” denilmiştir.
Tebliğ’in “III- Mali Tablolar İlkeleri” başlıklı bölümünde, yabancı kaynaklara ilişkin ilkeler belirlenirken tutarları kesinlikle saptanamayan veya durumları tartışmalı olanlar da dâhil olmak üzere işletmenin bilinen ve tutarları uygun olarak tahmin edilebilen bütün yabancı kaynaklarının kayıt ve tespit edilmesi ve bilançoda gösterilmesi gerektiği belirtilmiş, işletmenin bilinen ancak tutarları uygun olarak tahmin edilemeyen durumlarının da bilançonun dipnotlarında açık olarak belirtilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Aynı Tebliğ’in “V– Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Hesap Planı
Açıklamaları başlıklı bölümünde yer alan 37 Borç ve Gider Karşılıkları Hesap Grubu;
“Bilanço tarihinde belirgin olarak ortaya çıkan ancak tutarının ne olacağı kesin olarak bilinemeyen veya tutarı bilinmekle birlikte ne zaman tahakkuk edeceği bilinemeyen kısa vadeli borçlar veya giderler için ayrılan karşılıkların izlendiği hesap grubudur.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere; mali tablolar gerçek durumu yansıtmalı ve gerçekleşmesi muhtemel olaylara da mali tablolarda yer verilmelidir. Ayrıca gider tahakkukları ilgili dönemde yapılarak mali tablolarda gösterilmeli, muhtemel giderler için işletmeler tarafından karşılık ayrılmalıdır. Bununla birlikte işletmenin bilinen ve tutarları uygun olarak tahmin edilebilen bütün yabancı kaynaklarının kayıt ve tespit edilmesi ve bilançoda gösterilmesi, hatta tutarları uygun olarak tahmin edilemeyen durumların bile en azından bilançonun dipnotlarında gösterilmesi gerekmektedir.
Yapılan incelemelerde;
Şirket aleyhine çeşitli tarihlerde dava ve icra takipleri yapıldığı, ancak söz konusu hususlar için gerek bilançonun yabancı kaynaklar bölümünde gerekse de bilanço dipnotlarında herhangi bir kayıt yapılmadığı görülmüştür.
Şirket aleyhine açılan söz konusu davalardan birinde, Mahkeme tarafından hakediş alacağı olarak 216.838,85-TL’nin ve kesin teminat mektuplarına ilişkin olarak 389.810,00- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı Şirketten alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, söz konusu Karar temyizen incelenmek üzere Yargıtay’ın ilgili Dairesine gönderilmiştir. İlgili Daire, sadece vekâlet ücretine yapılan itirazı kabul etmiş, diğer itirazları ise reddetmiştir. Her ne kadar ilgili dava tekrardan ilk derece mahkemesinde yargılanacak olsa da gerek ilk derece mahkemesi tarafından verilen ilk Karar gerekse de Yargıtay’ın vekâlet ücretine ilişkin itiraz hariç tüm itirazları reddetmesi söz konusu tutarın Şirket için muhtemel bir gider ve zarar olduğu konusunda tereddüt bırakmamaktadır. Yukarıda yer alan tutarlardan da görüleceği üzere faiz, harç ve vekâlet ücreti hariç Şirketin söz konusu davada muhtemel gideri 600.000,00 TL’nin üzerindedir.
Şirket aleyhine açılan bir başka davada, davacı birçok kişi ve şirketi davalı olarak göstermiş, söz konusu davada Metropol İmar A.Ş.’nin 11.007,31 TL'den ve bu tutara ilişkin faiz ile bu tutarın hissesine düşen harç, yargılama gideri ve vekâlet ücretinden sorumlu olduğuna hükmedilmiş, söz konusu hüküm Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk
Dairesi tarafından 12.11.2019 tarihinde onanarak icrai nitelik kazanmıştır.
Sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan bir başka davada 21.091,47 TL davacı zararının sarf ödeme ve onay tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte Şirketin de içinde bulunduğu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, söz konusu Karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından 02.11.2018 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
Yukarıda, “kesin hüküm verilmemesine rağmen muhtemel gider ihtimali yüksek olan”, “hüküm verilen, icrai nitelik kazanan, fakat henüz kesinleşmeyen”, “hüküm verilen ve kesinleşen” kararlardan birer tanesine örnek mahiyetinde yer verilmiştir. Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nin yukarıya alınan hükümlerine göre Şirketin muhtemel giderleri ve zararları için karşılık ayırması, bilinen ve tutarları uygun olarak tahmin edilebilen bütün yabancı kaynaklarını kayıt ve tespit etmesi gerekirken söz konusu kayıtlar yapılmamış, muhtemel ve kesinleşen giderler bilançoda gösterilmemiştir.
Şirketin mali yapısı, faaliyet ve bunların sonuçlarıyla yalnızca Şirket ile doğrudan ilgili olan işletme sahip ve ortakları değil, aynı zamanda o işletme ile ticari, mali ve ekonomik ilişkiler kuran işletmeler, toplum bireyleri, kredi, finans ve yatırım kuruluşları, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları da ilgilenmektedir. Söz konusu hususta sağlıklı ve güvenilir bilgi sahibi olmanın kaynağı ise o işletmenin muhasebe kayıt ve belgeleri ile bunlara dayanılarak hazırlanmış mali tablolardır. Bu nedenle mali tablolar hazırlanırken yukarıda bahsedilen ilke ve uygulamalara riayet edilmeli, Şirket ortakları ve diğer ilgili tüm kesimler için Şirketin mevcut ve muhtemel tüm durum, risk, gider ve zararları mali tablolara yansıtılmalıdır.