Karar Künyesi
İdarenin alıcı ortamlara doğrudan atık bırakan kuruluşlara izin verme yetkisinin bulunmaması sebebiyle gerekli denetimlerin yapılamadığı görülmüştür.
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” başlıklı 8’inci maddesinde; “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” denilmektedir.
31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinde;
“Alıcı Ortam: Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltısuları gibi yakın veya uzak çevreyi,
İdare: Yönetmelikte adı geçen idare;
2872 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ve 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 97 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri uyarınca, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik prensip ve politikaların belirlenmesi, standart ve ölçütler geliştirilmesi, faaliyetleri sonucu alıcı ortamlara katı, sıvı ve gaz halde atık bırakarak kirlilik oluşturan veya oluşturması muhtemel her türlü tesis ve faaliyete izin verilmesi, izlenmesi ve denetlenmesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını,
Kurum, kuruluş ve işletmelere işletme ve kullanım izni verilmesi ve denetim görevinin ifasında yetkili olmak üzere; 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 268 ila 275 inci maddelerine göre Sağlık Bakanlığını, 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununa göre Kültür ve Turizm Bakanlığını, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 385 inci maddesine göre Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve ilgili mevzuatına göre diğer kurum ve kuruluşları, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun verdiği yetkiler doğrultusunda mülkiamirleri, büyükşehir ve şehir belediye başkanlıklarını,” şeklinde tanımlanmıştır.
İlgili Yönetmelik’in “Denetim” başlıklı 51’inci maddesinde: “Bu Yönetmelik uyarınca;
Alıcı ortama her türlü atıksu deşarj denetiminde Çevre Kanunu ve (Değişik ibare:RG- 17/12/2022-32046) 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin altıncı kısmının dördüncü bölümü uyarınca Bakanlık yetkilidir. Bu yetki taşrada(Değişik ibare:RG-17/12/2022-32046) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüklerince kullanılır.
Büyükşehirlere içme ve kullanma suyu temin edilen kıta içi yüzeysel su kaynakları havzalarındaki denetim faaliyetlerinden 2560 sayılı Kanun çerçevesinde Büyükşehir Belediyeleri sorumludur.” denilerek alıcı ortamlara doğrudan atık bırakan kuruluşlar için denetim yetkisinin Bakanlığa ait olduğu belirtilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Denetim, bilgi verme ve bildirim yükümlülüğü” 12’nci maddesinde; “Bu Kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa aittir. Gerektiğinde bu yetki, Bakanlıkça; il özel idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına, Denizcilik Müsteşarlığına, Türkiye Çevre Ajansına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına ve Sahil Güvenlik Komutanlığına devredilir. Denetimler, Bakanlığın belirlediği denetim usûl ve esasları çerçevesinde yapılır.” hükme bağlanmış olup denetim yetkisinin Bakanlık tarafından yerelde çevre denetim birimlerine kuran Belediyelere devredebileceği belirtilmiştir.
Tüm bu mevzuat ve açıklamalar çerçevesinde kuruluş mevzuatında belirtilen amaçlarından biri bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularla ve endüstri artıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak olan İdarenin alıcı ortamlara doğrudan atık bırakan kuruluşları denetleyememesi çevresel bir risk yaratmaktadır. Mevzuatta belirtilen amaçları doğrultusunda il genelindeki sorumluluğu bulunan İdarenin görev alanındaki su kaynaklarını koruma görevinin bulunması elzemdir. Alıcı ortamlara doğrudan atık bırakan kuruluşlara İdare tarafından gerekli denetimlerin mevzuat gereği yapılamaması çevre kirliliğinin bütünsel olarak engellenmesine olumsuz olarak yansımaktadır.
Sonuç olarak, mevzuat gereği il genelinde su kirliliğinin önlenmesi görevi bulunan İdare tarafından alıcı ortamlara doğrudan atık bırakan kuruluşlara denetim yapma yetkisinin İdareye verilmesi yönünde Bakanlığa başvuruların yapılması gerekmektedir.