Kurum içi bilimsel denetim kapsamında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince takip edilmesi ve arşivlenmesi gereken akademik faaliyetlerin takibinin, bazı öğretim elemanlarının bu verileri girmemesi veya eksik girmesi nedeniyle tam olarak yapılamadığı tespit edilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinin (d) bendinde Üniversiteler:

“d) Üniversite: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.”

şeklinde tanımlanmıştır.


Aynı maddenin (l) bendinde öğretim elemanlarının; yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri olduğu belirtilmiş, (m) bendinde ise öğretim üyelerinin profesör, doçent ve doktor öğretim üyelerinden oluştuğu ifade edilmiştir.

2547 sayılı Kanun’un “Amaç” başlıklı 4’üncü maddesinin (c) bendinde ise yükseköğretimin amacı “Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim


dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmak”

olarak belirlenmiştir.


Yine Kanun’un 22’nci maddesinde “Öğretim üyelerinin görevleri”:


“Madde 22 – a. Yükseköğretim kurumlarında ve bu kanundaki amaç ve ilkelere uygun biçimde önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde eğitim - öğretim ve uygulamalı çalışmalar yapmak ve yaptırmak, proje hazırlıklarını ve seminerleri yönetmek,

b. Yükseköğretim kurumlarında, bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak,


...”


olarak ifade edilmiştir.


Bu hükümlere göre, yükseköğretim kurumlarının somutlaşmış en büyük birimi olan üniversitelerin temel görevi; yüksek düzeyde eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, yayın vasıtasıyla bilimsel verileri yaymak ve ulusal alanda ülke gelişimine ve kalkınmasına destek olmaktır. Üniversiteler bu fonksiyonlarını öğretim elemanları aracılığıyla yerine getirmektedir. Öğretim elemanlarının ana omurgasını ise öğretim üyeleri olan, profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleri kadrolarında çalışan akademisyenler oluşturmaktadır. Bu nedenle öğretim üyelerinin faaliyetlerinin bilinmesi hem kamu kaynaklarının 5018 sayılı Kanun kapsamında etkili, ekonomik ve verimli kullanılıp kullanılmadığını değerlendirmek, hem de genelde üniversitelerin, özelde ise öğretim üyelerinin kanun ile kendilerine verilen görev ve sorumlulukları yerine getirip getirmediğini tespit etmek için hayati önemdedir.

Nitekim kanun koyucu da bu hususun önemine binaen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 42’inci maddesini;

“Kurumlariçi Bilimsel Denetim:


  1. Öğretim elemanlarının bilimsel yönden denetlenmeleri, onların eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayım, seminer, klinik ve uygulama faaliyetleri üzerinde olur.

  2. Her öğretim yılı sonunda, bölüm başkanı bölümün geçmiş yıldaki eğitim - öğretim ve araştırma faaliyeti ile, gelecek yıldaki çalışma planını belirten bir raporu bağlı bulunduğu dekana sunar. Dekan bu rapora kendi kanaatini de ekleyerek, rektöre gönderir. Rektör rapor ve görüşleri değerlendirerek, gerekli tedbirleri alır ve yetersizlik ile ilgili kararlarını


    Yükseköğretim Kuruluna bildirir. Enstitü ve yüksekokul müdürü raporunu bağlı olduğu rektör veya dekana gönderir.

  3. Her öğretim elemanı, bilimsel araştırmalarının, yayınlarının ve verdiği dersleriyle yönettiği seminerlerin ve uygulamaların listesini, yurt içinde ve dışında yapılan bilimsel kongrelerdeki tebliğlerin birer örneğini, bağlı bulunduğu birim yöneticisinin aracılığıyla rektörlüğe sunmak zorundadır. Yayımlanmayan eserlerin daktilo ile yazılmış birer kopyası verilir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun eser sahibine tanıdığı haklar saklıdır.

  4. (Değişik: 17/8/1983 - 2880/23 md.) Öğretim elemanlarının bilimsel yayınları için üniversitelerde ve Yükseköğretim Kurulunda özel arşiv tutulur.”

şeklinde düzenleyerek bilimsel faaliyetlerin kayıt altına alınmasını, denetimini, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kanunlarla kendilerine verilen görev ve sorumlulukları yerine getirip getiremediklerinin kontrolünü sağlamayı amaçlamıştır. Bu konuda öğretim elemanlarının nasıl denetleneceğini, hangi hususlara bakılacağını, verilerin nasıl ve kimlere verileceğini en ince detayına kadar düzenlemiştir. Öğretim elemanlarının bilimsel faaliyet kapsamındaki her türlü verisini idareye sunmasını, herhangi farklı bir yoruma yol açmayacak netlikte sayarak belirtmiş ve bu hususta çalışanlara herhangi bir tercih hakkı bırakmayarak bu faaliyetlerin verilmesinin zorunlu olduğunu da açıkça belirtmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar bağlamında ODTÜ’de yapılan incelemelerde, üniversitede çalışan araştırmacıların tüm bilimsel faaliyetlerinin kayıt altına alınarak arşivlendiği bir otomasyon sisteminin kullanıldığı görülmüştür. Otomasyon sistemi üzerinden araştırmacılar için kişisel web sayfaları sağlandığı, bu sistemdeki verilerin yıllık kurumsal performans değerlendirmesi, bilim ödülü uygulaması, atama ve yükseltme süreçleri ile akademik teşvik ödeneği süreçleri için de kullanıldığı ve bu suretle akademik personelin sisteme veri girişlerinin teşvik edildiği anlaşılmıştır. Kullanılan otomasyon sisteminin öğretim elemanları tarafından diğer veriler girilmese bile ISI WoS’ta yayınlanan makaleleri ve yapılan atıfları aylık olarak çektiği ve yayınların kalitesini ifade eden çeyreklik dilimlerini gösterecek şekilde sisteme yansıttığı görülmüştür. Ayrıca en sonuncusu 15 Aralık 2020 yılında yapıldığı tespit edilen yazılı tebligat ve duyurular ile idare tarafından öğretim elemanlarından bilimsel faaliyetlerini sisteme girmesinin istenildiği de anlaşılmıştır.

Bunların yanında, kurum içi rekabet ve kaliteyi artırmak ve başarılı akademisyenleri ödüllendirmek amacıyla akademik bilim ödülü sistemi geliştirildiği, bu şekilde öğretim


elemanlarının bilimsel faaliyetlerini sisteme girmesinin teşvik edildiği görülmüştür. Kurumun bu kapsamda gerçekleştirdiği uygulamalar değerlendirildiğinde, hem 2547 sayılı Kanun’un 42’inci maddesi ile öngörülen gerekliliklerin yerine getirilmesi açısından, hem de kurumun tüm faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınarak performans değerlendirmelerinin gerçekleştirilmesi yönünden yerinde ve iyi uygulama örneklerinden olduğu kanaatine varılmıştır.

Diğer taraftan, bu uygulamaların Türkiye’nin de paydaşı olduğu ve Avrupa alanında yükseköğretimin kalitesinin belirli bir düzeyin üzerine çıkarılması hedefiyle yürütülen Bologna Süreci kapsamında öngörülen kalite güvence ilke ve standartları ile de uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, kurumun bu kapsamdaki uygulamalarının oldukça önemli, örnek teşkil edebilecek başarılı bir yaklaşım olduğu değerlendirilmiştir.

Ancak idare tarafından akademik personel teşvik uygulamaları zaman zaman yapılan duyurularla sisteme veri girişi için teşvik edilmesine rağmen, sistem üzerinde yapılan incelemelerde, 590 araştırmacının son 1 yılda bu bilgilerini hiç güncellemediği ve yine önemli miktarda araştırmacının da verilerini kısmen sisteme işlediği anlaşılmıştır. Ayrıca bilim ödülü gibi uygulamaların Rektörlük düzeyinde sahiplenilmesi ve yıllık performans değerlendirme süreçlerinin kurumsal kültüre dönüştürülmüş olması önemli olmakla birlikte, yapılan incelemelerde 2018 faaliyet yılı için kurumda 2.044 akademik personel bulunmasına rağmen performans değerlendirmesi için yalnızca 598 (toplam akademik personelin yaklaşık %29’u) araştırmacının başvuru yaptığı, 2019 faaliyet yılı kapsamında ise bu sayının 469 (toplam akademik personelin yaklaşık %22,7’si) olarak gerçekleştiği görülmüştür. 2019 yılında kurumun unvanlara göre akademik personel sayıları ve performans değerlendirme sürecine başvuran araştırmacı sayıları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tabloda görüleceği üzere bilim ödülü kapsamında birçok öğretim elemanının faaliyetlerini sisteme girmediği ve/veya herhangi bir bilimsel faaliyeti olmadığı için başvuru kapsamında değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Bu durum bilim ödülü gibi uygulamaların etki düzeyini olumsuz etkilemekte ve öğretim elemanlarının bilimsel faaliyetlerinin kurum otomasyon sistemine tam olarak yansıtılamadığını göstermektedir.

Tablo 9: Performans İçin Unvan Bazında Değerlendirilen Personel Yüzdesi


Unvan

Toplam Personel Sayısı

Değerlendirilen Personel Sayısı

Değerlendirilen Personel Yüzdesi (%)

Prof. Dr.

378

199

52,65


Doç. Dr.

156

67

42,95

Dr. Öğr. Üyesi

196

77

39,29

Öğr. Gör.

438

114

26,03

Arş. Gör.

898

12

1,34

Toplam

2.066

469

22,70

Performans değerlendirme süreçleri, akademik personelin faaliyetlerinin kayıt altına alınması, kurumun güçlü ve zayıf yönlerinin tespit edilerek stratejik politika ve uygulamalar gerçekleştirilmesi ve kurumun gelişimi açısından oldukça önemlidir. Ancak katılımın oldukça düşük olması, faaliyetlere yönelik arşivin içeriğinde eksiklikler bulunması, akademik personele ilişkin performans değerlendirmeleri açısından Kurumun gerçek durumunu yansıtmasında önemli riskler ortaya çıkarmaktadır.

Öte yandan, akademik teşvik ödeneği gibi bilimsel faaliyetler açısından teşvik edici diğer mekanizmalar değerlendirildiğinde de İdare tarafından kullanıcıların girişlerini oldukça kolaylaştıran otomasyon sistemi kullanılmasına rağmen, öğretim elemanlarının birçoğunun akademik teşvik ödeneği için başvuru yapmaması veya sadece akademik teşvik ödeneği almaya yetecek kadar veriyi sisteme girip diğer verileri girmemesi nedeniyle, bilimsel faaliyetlerin tamamının kurum envanterinde yer almadığı tespit edilmiştir.

Söz konusu hususa Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) kapsamında bakıldığında da öğretim üyelerinin bilimsel faaliyetlerini tam olarak kurum envanterine yansıtamadığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, ODTÜ’de akademik teşvik ödeneği, bilim ödülü ve BAP kapsamında çalışma yapanlar ile ilgili dikkat çeken bir diğer husus ise akademik teşvik ve bilim ödülü alanlar ile BAP kapsamında çalışma yapanların genellikle kesişmesidir. Diğer bir ifade ile akademik teşvik ödeneği almaya hak kazanan kişiler genellikle bilim ödülünü de almaya hak kazanmakta ve BAP kapsamındaki projelerde de yürütücü olarak görev almaktadırlar. Bu durum bilimsel faaliyetleri teşvik ve ödül kapsamında kayıt altına alınanların genellikle aynı kişiler olduğunu göstermektedir. Bu anlamda düşünüldüğünde, akademik teşvik ve ödüller ile BAP kapsamında faaliyetlerini bildiren öğretim üyelerinin genellikle aynı kişiler olması nedeniyle, 2547 sayılı Kanun’un 42’nci maddesinin emredici hükmünün uygulanması hususunda sadece teşvik mekanizmasının kullanılmasının yeterli olmadığı görülmektedir.

Sonuç olarak 2547 sayılı Kanun’un 42’nci maddesiyle öğretim üyelerinin üretkenliği ve verimliliğini ölçmek öngörülse de bazı öğretim elemanlarının Kanun’un amir hükmüne rağmen


verilerini girmemeleri nedeniyle performans ölçümünün etkin bir şekilde yapılamadığı görülmektedir.

Bu nedenle, 42’inci madde kapsamında girilmesi gereken bilimsel faaliyetlere ilişkin verilerin takibinin daha etkin bir şekilde yapılması, bu verileri zamanında ve eksiksiz olarak vermeyenler hakkında da genel hükümler çerçevesinde işlem yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.


Kararla ilgili sorunuz mu var?