İdarenin, yürürlüğe giren imar planlarına ilişkin imar programlarını hazırlamadığı, bu durumun Belediye açısından mali belirsizliğe, hak sahipleri açısından ise mülkiyet hakkının kısıtlanmasına neden olduğu anlaşılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 10’uncu maddesinde; belediyelerin; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç üç ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacağı ve bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanların, ilgili kamu kuruluşlarına bildirileceği; imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerlerin bu program süresi içinde gerekli ödenek bütçelerine konulmak suretiyle ilgili kamu kuruluşları tarafından kamulaştırılacağı belirtilmiştir.

İmar programlarının hazırlanmaması durumu, imar planları ile kamu hizmetine ayrılan taşınmazların kamulaştırılması yerine kamulaştırmasız el atma yöntemi ile kullanılmasına yol açmakta, mülkiyet hakkı kısıtlanan hak sahiplerinin Belediye’ye hukuki süreç başlatması ile neticelenmektedir.

İdarelerin yapacakları kamulaştırma işlemleri, ödeneğinin saklı tutulması ve nakit planlaması çerçevesinde yapılırken, kamulaştırmasız el atma davaları sonucu yargı mercilerince hükmedilen tescil bedelleri, ödenek ve nakit planlaması yapılmaksızın gerçekleşmektedir. Diğer taraftan yargılama süreçleri insan kaynağı ve zaman kaynağı kullanımı ile tescil bedeli ve ecrimisil ödemeleri haricinde faiz yükü ve yargılama giderlerine sebep olmaktadır.

Yapılan incelemede, Belediye sınırlarına ilişkin yürürlükte olan imar planlarına ilişkin üç ay içerisinde hazırlanması gereken imar programlarının hazırlanmadığı; İdarenin bu durum ile ilişkili kamulaştırmasız el atma davalarına muhatap olduğu ve banka hesaplarına haciz uygulandığı görülmüştür.

Yukarıda yer alan denetim tespiti üzerine, İdare tarafından, yetki alanlarında dört plan bölgesi bulunduğu, bu dört bölgeden ikisinde plan onay süreçlerinin tamamlandığı, onay süreçleri tamamlanmış iki bölgeden birinde planın günümüz koşullarının yasal ve teknik ihtiyaçlarına cevap veremediği ve dolayısıyla yeni planlama çalışmalarının devam ettiği, diğer bölgede ise yapılaşmanın yoğun olduğu , yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde yapılan uygulamaların parsel malikleri tarafından dava konusu edilebildiği, dolayısıyla geri dönülmesi güç sonuçlar doğurabileceği ve bu nedenle programlama yapılmadığı; yetki alanı dahilindeki diğer iki plan bölgesinde ise plan onay süreçlerinin devam ettiği belirtilmiştir.

Ancak güncel ihtiyaçlar çerçevesinde yeni planlama yapılanana kadar yürürlükte olan planlara göre işlem tesis edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan mevzuatta belirtilen işlemlerin yapılması durumunda ilgilerin dava haklarını kullanabilecekleri durumu, yasal düzenleme gereklerini ortadan kaldırmamaktadır.

Sonuç olarak, İdare açısından mali öngörülebilirliğin sağlanması, hak sahiplerine ilişkin olarak ise mülkiyet hakkına tecavüzlerin önlenmesi bakımından imar programlarının hazırlanarak yürürlüğe konulması gerektiği değerlendirilmektedir.

Kararla ilgili sorunuz mu var?