Emlak vergisi uygulamalarına ilişkin yapılan denetim sonucunda aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.

  1. İndirimli Bina Vergisi Uygulamasından Şartları Taşımayan Kişilerin Yararlandırılması

    İndirimli emlak vergisinden yararlanma şartlarını taşımayan kişilerin söz konusu indirimden yararlandığı görülmüştür.

    1319 sayılı Kanun'un “Nispet” başlıklı 8'inci maddesinin ikinci fıkrasında, Cumhurbaşkanının, kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup on sekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, engellilerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2’yi geçmeyen tek meskeni olması halinde, bu meskenlerine ait vergi oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.

    12.05.2005 tarihli ve 25813 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 44 seri numaralı Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği'ne göre; hiçbir geliri olmadığını taahhüt eden mükelleflerin, indirimli vergi oranından yararlanabilmeleri için, gelir vergisine tabi hizmet karşılığı elde edilen herhangi bir gelirinin olmaması; mükelleflerin, bu türden bir gelir elde etmeleri veya ikinci bir meskene sahip olmaları halinde ise bu değişikliği mükellefiyetlerinin bulunduğu belediyeye bildirmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu Tebliğ'de indirimli vergi oranından yararlanma şartlarını taşımadığı halde, gerçek dışı taahhütte bulunarak indirimli vergi oranından yararlanan mükellefler ile durumunda meydana gelen değişikliği bildirmeyen mükelleflerden alınması gereken verginin, cezalı olarak ve gecikme faizi ile birlikte alınacağı düzenlenmiştir.

    27.07.2011 tarihli ve 28007 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 57 seri numaralı Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği'nde ise emlak vergisi mükelleflerinden emlak vergisi bildirimi dışında bir belge talep edilmeyeceği ve emlak vergisi işlemlerinde mükellefler tarafından bildirilen hususların teyidinin, mükelleflerden belge istenmeden belediyelerce, ilgili kurum ve kuruluşlardan elektronik ortamda yapılması gerektiği belirtilmiştir.

    Söz konusu düzenlemelerle, mükelleflerin kolay ve hızlı bir şekilde kanuni haktan yararlanması ve mükelleflere külfet doğuracak taleplerde bulunulmaması gerektiği ortaya konulmaktadır. Ancak indirimden yararlanan kişilerin beyanlarının doğruluğunu ve indirim şartlarını taşıyıp taşımadıklarını teyit etmek amacıyla, etkin bir mekanizmanın kurulması, Emlak Vergisi gelir kaybının önlenmesine ve gerçek dışı taahhütte bulunan mükelleflerden alınması gereken verginin, cezalı ve gecikme faizi ile birlikte alınmasına imkân sağlayacaktır.

    Yapılan incelemede, İdareden indirimli emlak vergisinden yararlanan mükelleflerin listesi istenmiş olup bu liste üzerinde birden fazla meskene sahip olunup olunmama durumunun tespiti için Tapu Müdürlüğü; herhangi bir gelirin olup olmama ve gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların durumunun tespiti için ise Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapılan yazışma sonucu elde edilen verilere göre, söz konusu indirimden yararlanan 9751 kişiden toplamda 2225 kişinin indirimli emlak vergisi muafiyetinden yararlanmaması gerektiği tespit edilmiştir.

    Kamu İdaresince, bulguda tespit edilen hususlara ilişkin olarak gerekli işlemlerin yapılmasının sağlanacağı belirtilmiştir.

    Gelir kaybına sebebiyet verilmemesi için emlak vergisi mükellefiyetlerine ilişkin etkin bir takip mekanizması oluşturulması gerekmektedir.

  2. İlçe Sınırları İçerisindeki Site Bahçelerinde Bulunan Açık Havuzların Emlak Vergisi Matrahına Eklenmemesi

İlçe sınırları içerisinde bulunan site şeklindeki yapılarda bulunan açık havuzların emlak vergisi matrahına dahil edilmediği görülmüştür.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5’inci maddesinde, yapı kavramı, karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler olarak tanımlanmıştır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun “Mevzu” başlıklı 1’inci maddesinde, Türkiye sınırları içinde bulunan binaların bu kanun hükümlerine göre bina vergisine tabi olduğu ve “Bina Tabiri” başlıklı 2’nci maddesinde, bina tabirinin, yapıldığı madde ne olursa olsun, gerek karada gerek su üzerindeki sabit inşaatın hepsini kapsadığı ve yüzer havuzlar, sair yüzer yapılar, çadırlar ve nakil vasıtalarına takılıp çekilebilen seyyar evler ve benzerlerinin bina olarak sayılmayacağı düzenlenmiştir.

Yukarıdaki mevzuat hükümlerinden, site içerisinde yer alan yüzme havuzlarının sabit yapı olmak kaydıyla bina niteliği taşıdığı ve bu nitelikteki yapıların da bina vergisine tabi olduğu anlaşılmaktadır.

İlçe sınırları içerisinde bulunan site şeklindeki yapıların ortak alanlarında bulunan açık havuzların, emlak vergisi matrahına eklenmediği dolayısıyla tahakkuk ve tahsilatlarının yapılmadığı tespit edilmiştir.

Kamu İdaresince, bulguda tespit edilen hususlara ilişkin olarak gerekli işlemlerin yapılmasının sağlanacağı belirtilmiştir.

Söz konusu mevzuat hükümleri dikkate alınarak emlak vergisi kapsamında olan yapılara yönelik tespit yapılması ve bu tespiti müteakip mükellefiyet işlemlerinin başlatılması gerekmektedir.

Kararla ilgili sorunuz mu var?