Belediyede zabıta memuru olarak çalışırken silahlı terör örgütü üyeliğinden hapis cezası alması sonucu memuriyeti sona eren kişinin cezası sonrası mevzuata aykırı olarak tekrar zabıta memuru olarak memuriyete atandığı görülmüştür.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48 inci maddesinde; “ ….Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesinde; “(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,

  1. Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,

  2. Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması,

gerekir.”


hükmü yer almaktadır.


20/624 sicil numaralı zabıta memuru olarak çalışan personel hakkında Van Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/47, 2006/107 Karar sayılı ilamıyla ... isimli Silahlı Terör Örgütü Sair Efradına üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay ceza verildiği, söz konusu kararın Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesinin 2008/650 Esas, 2009/1278 Karar sayılı ilamıyla onanarak 06.02.2009 tarihinde kesinleştiği, 02.05.2014 tarihinde infaz edildiği, söz konusu kişinin 08.05.2015 tarihinde açıktan zabıta memurluğuna atandığı, söz konusu kişinin talepte bulunması neticesi Van Birinci


Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/202 Değişik İş kararıyla 15.05.2017 tarihinde yasaklanmış haklarının geri verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Silahlı terör örgütüne üye olmaktan ceza alan kişinin tekrar zabıta memurluğuna atanıp atanamayacağı ile atamanın yapıldığı tarih itibariyle hukuka aykırı olmasının hukuki sonuçlarının açıklığa kavuşturulması gerekir.

5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesinde belirtildiği üzere yasaklanmış hakların geri verilmesi mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olmasıyla mümkündür. Cezanın infazının tamamlandığı 02.05.2014 tarihinden itibaren 3 yıl geçmeden 08.05.2015 tarihine atanması hukuka aykırıdır ve açık hatadır.

İdari işlemlerin hukuka uygunluk denetimi, bu işlemlerin tesis edildikleri tarihteki mevzuata göre yapılır. Açıktan atandığı 08.05.2015 tarihi itibariyle bu kişinin Devlet memuru olabilmesi mümkün değildir. Atandığı tarihte gerekli koşulları taşımadığı halde, kişinin gerek koşullarda gerekse hukuki durumunda değişiklik olması, tesis edildiği tarih itibariyle açıkça hukuka aykırı olan işlemi hukuka uygun duruma getirmemektedir. Örneğin avukat kadrosuna atanan kişinin atama yapıldıktan sonra Hukuk Fakültesini bitirmesi veya mühendis olmayan kişinin mühendis kadrosuna atandıktan sonra mühendis diploması alması hukuka aykırı olan atamaları hukuka uygun hale getirmemektedir.

İstikrar bulan Danıştay kararlarında belirtildiği üzere idarenin açık hata kapsamındaki atanma şartlarını taşımayan kişilerin süre kaydı aranmaksızın atama işlemlerinin geri alınabileceği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında belirtildiği üzere kazanılmış hak, hakkın elde edildiği tarihteki düzenlemelere (mevzuata) uygun elde edilmesi halinde geçerlidir. Tesis edildiği tarihteki düzenlemelere (mevzuata) aykırı olarak gerçekleştirilen işlemler, ilgilileri yönünden kazanılmış hak olarak değerlendirilemez. Bu nedenle 2015 yılında zabıta memurluğuna atandığı tarihte ilgilinin atama koşullarını taşımadığı, bir başka deyişle Devlet memurluğuna atanmasının kanunla yasaklandığı dikkate alındığında, hukuka aykırı gerçekleştirilen bu işlemin ilgilisi yönünden kazanılmış hak oluşturması mümkün değildir.

Silahlı terör örgütüne üye olmaktan ceza alan kişinin tekrar zabıta memurluğuna atanıp atanamayacağının da değerlendirilmesi gerekmektedir.


657 sayılı Kanun’un 48/A-5 maddesi kapsamında memur olarak atanmaya engel bir suç işlemiş olup memnu hakların iadesine karar verilen kişilerin Devlet memurluğuna atanıp atanamayacağı konusunda farklı yargı kararları bulunmaktadır.

Memnu hakların iadesi kararının memuriyete başvurma hakkı tanıdığı, idarenin kadro ve ihtiyaç durumunu gözeterek takdir yetkisini kullanarak atama yapabileceği yönünde yargı kararları bulunmaktadır.

Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E.2007/2368, K.2011/1214, T.17/11/2011 sayılı kararında geçen ifadelerin dikkate alınması gerekmektedir. Yani Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun yorumu önemlidir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E.2007/2368, K.2011/1214 sayılı kararında; “Memnu hakların iadesi kararı, 657 sayılı Kanunun anılan 48/A5. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suçlar dışında kalan suçlar bakımından devlet memuru olabilme koşulları yönünden ehliyetsizliği geleceğe dönük olarak ortadan kaldırmakta, ancak anılan Yasa maddesinde devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olmamak koşulu arandığından, memnu hakların iadesi kararı, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkûmiyet kararı almış kişiler yönünden devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmamaktadır.” denilmektedir.

Danıştay Onikinci Dairesinin E.2014/3161, K.2015/352 sayılı kararında; “…Türk Ceza Kanununa göre bu konuda daha özel bir kanun konumunda bulunan 657 sayılı Kanun'un 48/A-

5. maddesindeki açık düzenleme dikkate alındığında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinde sayılan hak yoksunluklarından birisi olan kamu görevinin üstlenilmesinden yoksun bırakılma hak yoksunluğunun, eğer mahkum olunan mahkumiyet bir yıl veya daha fazla süreliyse ya da affa uğramış olsa bile bu maddede sayılan suçların birinden kaynaklanmaktaysa, mahkum olunan kişinin cezası infaz edildikten sonra da devam edeceği…” ve Danıştay Onikinci Dairesinin E.2008/77785, K.2011/136 sayılı kararında, “…Görüldüğü üzere, Türk Ceza Kanunu karşısında özel bir kanun olan 657 sayılı Kanunun anılan maddesi ile Türk Ceza Kanunu'nun aksine belli suçlar açısından, bu suçlar affa uğramış olsalar bile, süresiz hak yoksunluğu getirecek bir düzenleme yapıldığı, bu hak yoksunluğunun ise adli sicil kaydının silinmesi müessesesi ile ortadan kalkacak nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır…” ifadeleri yer almaktadır. Yine Danıştay Onikinci Dairesinin E.2015/3412, K.2015/4807 sayılı kararında de benzer ifadeler yer almıştır.


“Yasa dışı …terör örgütünün sair efradı olmak” suçu nedeniyle yargılanarak 6 yıl 3 ay hapis cezası alan, ancak mahkeme tarafından yasaklanmış hakları iade edilen kişinin, memur olarak atanıp atanamayacağı hususunda Devlet Personel Başkanlığının 18.12.2013 tarihli ve 23142 sayılı görüş yazısında, yukarıda bahsedilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararına atıf yapılarak; “Memuriyete engel hapis cezası alan ancak daha sonra yasaklanmış haklarının geri verilmesi kararı alan … ’ün durumunun da, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun mezkûr kararı kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, adı geçen yasaklanmış haklarının geri verilmesi kararı almış olsa bile işlediği suçun niteliği gereği Devlet memuru olarak atanamayacağı değerlendirilmektedir” şeklinde görüş bildirilmiştir.

Belirtilen Kanun hükümleri ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2007/2368 Esas, .2011/1214 Karar sayılı ilamı ile diğer yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu kişinin memurluğa atanma şartlarını taşımadığı sonucuna varılmaktadır.

Mahkûmiyetin bütün hukuki sonuçlarını ortadan kaldıran affın varlığı halinde dahi devlet memuru olunamaması, 657 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinde sayılan suçların nitelikleri gözetilmesi sonucu getirilen memuriyet yasağıdır. Bu bağlamda, affın sağlamadığı devlet memuru olma hakkının memnu hakların iadesi yoluyla sağlanabileceğinin kabulü mümkün değildir. Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar 657 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinde özel olarak belirtilmiş olup, sayılan söz konusu suçu sabit olan kişinin memur olması olanaklı değildir. İlgili Kanun hükümlerinin birlikte yorumlanması gerekir. 657 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinin yorumunda aynı Kanun’un “Tarafsızlık ve devlete bağlılık” başlıklı 7’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, “Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler.” hükmünün de dikkatte alınması gerekir.

Anayasa ve Kanun’lara sadakat kamu görevlileri için bir yükümlülüktür. Nitekim kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin Anayasa’nın 129’uncu maddesinde “memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler” hükmüne yer verilmiştir. 657 sayılı Kanun’un “Sadakat” başlıklı 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, “Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti


Anayasasına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar”. hükmü bulunmaktadır. Maddeye göre devlet memurları memurluğa asaleten atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimle yetkili amirlerin huzurunda “sadakat yemini” ederler ve özlük dosyalarına konulacak “Yemin Belgesi”ni imzalayarak göreve başlarlar: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan millî, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim”. Türk hukukunda kamu görevlilerinin sadakat yükümlülüğü, Anayasa’nın 129 ve 657 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında “anayasaya ve kanunlara sadakat yükümlülüğü” olarak tanımlanmış olmakla beraber; yemin metni dikkate alındığında bu yükümlülüğün daha geniş bir alanı kapsadığı söylenebilir. Zira yemin metninde ağırlıklı olarak Anayasa’nın 2’nci maddesinde düzenlenen “Cumhuriyetin nitelikleri”ne vurgu yapılmaktadır. Bu çerçevede kamu görevlilerinin sadakat yükümlülüğünden genel olarak hukuk sistemine (siyasal sisteme) sadakat ve bu çerçevede Cumhuriyetin kurumlarına sadakatin anlaşılması gerekir.

657 sayılı Kanun’da devlet memurlarının ödev ve sorumlulukları arasında sadakat yükümlülüğü” dışında ayrıca “devlete bağlılık” yükümlülüğü de düzenlenmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere 657 sayılı Kanun’un “Tarafsızlık ve devlete bağlılık” başlıklı 7’nci maddesinin ikinci fıkra hükmü de göz önüne alınmalıdır. Görevi gereği anayasal düzenin devamını sağlamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin, anayasal düzeni ve anayasada ifadesini bulan Cumhuriyetin temel niteliklerini reddetmelerine rağmen görevde kalmaları düşünülemez.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nu “Zabıtanın görev ve yetkileri” başlıklı 51’inci maddesinde,

“Belediye zabıtası, beldede esenlik, huzur, sağlık ve düzenin sağlanmasıyla görevli olup bu amaçla, belediye meclisi tarafından alınan ve belediye zabıtası tarafından yerine getirilmesi gereken emir ve yasaklarla bunlara uymayanlar hakkında mevzuatta öngörülen ceza ve diğer yaptırımları uygular.


Görevini yaparken zabıtaya karşı gelenler, kolluk kuvvetlerine karşı gelenler gibi cezalandırılır.


Zabıta hizmetleri kesintisiz olarak yürütülür. Zabıta personelinin çalışma süresi ve saatleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın, hizmetin aksatılmadan yürütülmesini sağlayacak şekilde düzenlenir. Belediye zabıta ve özel güvenlik hizmetlerinde fiilen çalışanlara, fazla mesai ücreti olarak yılı bütçe kanununda belirlenen üst sınırı aşmamak kaydıyla belediye meclisi kararı ile tespit edilen maktu tutar ödenir.”

hükmü bulunmaktadır.


Gerek Kanun’un 51’inci madde hükmü ve gerekse de Belediye Zabıta Yönetmeliği’nde düzenlenmiş olan teşkilat personelinin görev ve yetkileri, mesleğin nitelikleri ve unvanların düzenleniş biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, zabıta personeli arasında ciddi ve katı bir hiyerarşinin bulunduğu, dolayısıyla özellikli bir kamu görevi olduğu anlaşılmaktadır. Zabıtalar tarafından yerine getirilen kamu hizmeti, “kolluk hizmeti” olarak adlandırılmaktadır. Kolluk hizmeti, genel olarak emniyet ve asayiş ile ilgili yasaları uygulamaktan sorumlu devlet kuruluşları tarafından yerine getirilmektedir ve bu kapsamda “belediye sınırları içinde beldenin düzenini, belde halkının huzurunu ve sağlığını korumak amacıyla ilgili mevzuatta belediye zabıtasınca yerine getirileceği belirtilen görevleri yapmak”, belediye zabıtasının görevleri arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, “Yasa dışı … terör örgütünün sair efradı olmak” suçu nedeniyle yargılanarak 6 yıl 3 ay hapis cezası alan, ancak mahkeme tarafından yasaklanmış hakları iade edilen kişinin, söz konusu görevin özelliği de dikkate alındığında atanmasının mümkün olmadığı görülmektedir.

Kamu idaresi cevabında, bahse konu memurla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrollüğü tarafından teftiş raporunda tespit yapıldığı, ilgiliye 06.07.2021 tarihinde atamasının iptal edileceği yazılı olarak bildirilmesi üzerine kişinin 04.08.2021 tarihli dilekçesi ile yapılanın haksız olduğuna ilişkin bilgi ve belge sunduğu, bunun üzerine 05.08.2021 tarihli yazı ile Bitlis Valiliği Bitlis Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne, 19.08.2021 tarihli yazı ile Bitlis Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne ve 12.11.2021 tarihli yazı ile İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğüne yazılan yazılarla görüş talep edildiği ve ilgili belgelerin yazı ekinde sunulduğu ifade edilmiştir. Kamu idaresi cevabında belirtilenler Bulgunun yazımında var olan


ve bilinen hususlardır. Yukarıda yer alan Kanun maddeleri, Mahkeme kararları ve açıklamalara istinaden bu kişininin memurluğa yapılan atamasının hatalı olduğu aşikardır.

Cezanın infazının tamamlandığı 02.05.2014 tarihinden itibaren 3 yıl geçmeden 08.05.2015 tarihinde zabıta memurluğuna yapılan atamanın Kanun’a aykırı olması, Anayasa, 657 ve 5352 sayılı Kanun hükümleri ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2007/2368 Esas, .2011/1214 Karar sayılı ilamı ve diğer yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu kişinin memurluğa atanma şartlarını taşımaması nedeniyle yapılan atamanın iptalinin sağlanması gerekmektedir.


Kararla ilgili sorunuz mu var?