Karar Künyesi
Şirket mali tablolarında yer alan “236 Diğer Çeşitli Alacaklar Hesabının” incelenmesi sonucunda; Şirketin kazanç elde etme amacıyla ödünç para verme yetkisi olmamasına rağmen, başka bir belediye şirketine üç ayrı seferde toplamda 2.700.000,00 TL faizli borç para verildiği,
söz konusu borçların vadelerinde ilgili şirket tarafından ödenmemesine rağmen borç verme işlemine devam edildiği tespit edilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda kazanç elde etme amacıyla ödünç para verebilecek olanlar; bankalar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri olarak sayılmıştır.
Şirketlerin bağlı ortaklıklarına ve ortaklarına borç verme işlemleri de dâhil olmak üzere her türlü finansman işlemleri önceleri 90 sayılı KHK hükümlerine göre düzenlenmekte idi.
Bu Kararname’nin ikinci maddesinde, tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para verebilecekleri yer almaktaydı.
Ne var ki, söz konusu Kararname 6361 sayılı Kanun ile ilga edilmiş, yürürlüğe giren yeni Kanun olan 6361 sayılı Kanun’da ise bu yönde bir düzenleme yapılmamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da şirketlerin birbirlerine faizli borç verebileceğine ilişkin herhangi bir cevaz verilmemiştir. Kanun’un 358’inci maddesinde pay sahiplerinin şirketten belli şartlarda borçlanabileceği zımni olarak ifade edilmiş, ancak Şirketin başka şirketlere kazanç amacıyla borç verebileceğine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Her ne kadar Kamu İdaresi cevabında şirketler arasında fon aktarılmasının temel amacının fon noksanlıklarının üçüncü kişilerden faiz karşılığında borçlanarak temin edilmesi yerine grup içerisinden karşılanması ve kamu kaynaklarının etkili ve ekonomik olarak kullanılması olduğu belirtilmişse de Kanun’da bu tür işlemlere cevaz veren bir hükme de yer verilmemiştir. Kanun’un 395’inci maddesinde şirketler topluluğuna dâhil şirketlerin birbirlerine kefil olabileceği ve garanti verebileceği düzenlenmiş, ancak birbirlerinin ortağı konumunda olan bu şirketlerin birbirlerine faizli borç verebileceğine ilişkin bir kayda yer verilmemiştir.
Yapılan incelemelerde Şirket yönetim organı olan Müdürler Kurulu tarafından alınan kararlar gereğince ABB’nin hisselerinin çoğunluğuna sahip olduğu başka bir Şirketine 2017 yılında 500.000,00 TL, 2020 yılında 2.200.000,00 TL olmak üzere toplamda 2.700.000,00 TL borç para verildiği, söz konusu borçlar için Merkez Bankası avans faiz oranı üzerinden faiz tahsil edilmesinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Bununla birlikte 2017 yılında verilen kredi için 31.12.2017, 2020 yılında verilen tutar için 31.12.2020 tarihinde geri ödeme koşulu getirilmesine rağmen ilgili Şirket tarafından hiçbir ödemenin gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir.
Verilen ilk borç üzerine yükümlülüğünü 2 yıl geçmesine rağmen yerine getirmeyen Şirkete ikinci defa ve daha yüksek tutarlı borç para verilmesinin Türk Ticaret Kanunu’nda yerini bulan “basiretli tacir” tanımlaması ile örtüşmediği açıktır.
Yukarıda detaylı bir şekilde anlatıldığı üzere kazanç elde etme amacıyla ödünç para verebilecek olanlar; bankaların yanı sıra, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri olarak sınırlanmıştır. Her ne kadar 90 sayılı KHK’nın yürürlükte olduğu dönemde tüzel kişilerin ilişkili olduğu diğer tüzel kişiliklere borç para verme işlemleri yasal sayılmakta idiyse de söz konusu KHK’yı mülga eden 6361 sayılı Kanun’da bu yönde bir istisnaya yer verilmemiştir. Aynı şekilde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da söz konusu hususa cevaz veren bir hüküm bulunmamakta, bu nedenle konu hakkında ciddi bir belirsizlik oluşmaktadır.
Buna göre, yasal dayanağı tam olarak oluşmadan ve kanun koyucu tarafından net bir şekilde hüküm ihdas edilmeden bu tarz şüpheli işlemlere girişilmemeli, ayrıca yapılan tüm işlemlerde basiretli tacir tanımlamasına uygun hareket edilerek Şirket menfaati gözetilmelidir.