Karar Künyesi
İdarenin mülkiyetinde bulunan bir taşınmazın mevzuata aykırı olarak bir vakıfa tahsis edildiği görülmüştür.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçelerden Yardım Yapılması” başlıklı 29’uncu maddesinde; gerçek veya tüzel kişilere kanunda veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinde dayanağı olmadan kamu kaynağı kullandırılamayacağı, yardımda bulunulamayacağı veya menfaat sağlanamayacağı düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un “Taşınmaz Tahsisi” başlıklı 47’nci maddesinde; kamu idarelerinin, kanunlarında veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde belirtilen kamu hizmetlerini yerine getirebilmek için mülkiyetlerindeki taşınmazlarla Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerleri, birbirlerine ve köy tüzel kişiliklerine bedelsiz olarak tahsis edebileceği belirtilmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Diğer Kuruluşlarla İlişkiler” başlıklı 75’inci maddesinde; belediyelerin, belediye meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına giren konularda; kendilerine ait taşınmazları, aslî görev ve hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelli veya bedelsiz olarak mahallî idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına devredebileceği veya süresi yirmi beş yılı geçmemek üzere tahsis edebileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre, Belediyeler kendilerine ait taşınmazları asli görev ve hizmetlerde kullanılmak üzere bedelli veya bedelsiz olarak belediye meclis kararı üzerine mahalli idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edebileceklerdir. Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan dernek veya vakıflara süresi her ne olursa olsun belediye taşınmazlarının tahsis edilmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Yapılan incelemede; Belediyenin mülkiyetinde bulunan bir taşınmazın mevzuata aykırı olarak bir vakıfa tahsis edildiği tespit edilmiştir.
Kamu İdaresince, vakfa tahsis edilen taşınmaza ilişkin ortak işbirliği protokolü bulunduğu ifade edilmişse de; taşınmazın protokol kapsamında 25 yıllık süre ile vakfın kullanımına bırakılması ile proje mahiyetinin aşılmış olduğu ve işleme tahsis niteliği kazandırıldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, protokol hükümleri incelendiğinde, ortak hizmetlerin yürütülmesi esnasında kaç personelin yer alacağı, sürecin nasıl işleyeceği, vakfın
projeye ne kadar bütçe ayırdığına ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmediği görülmüştür. Dolayısıyla söz konusu taşınmazın kullanımının üçüncü kişilere protokol yapılması suretiyle bırakılması yapılan işleminin tahsis niteliğini değiştirmemektedir.
İdarenin mülkiyetinde bulunan taşınmazların mahalli idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan vakıflara tahsis edilmemesi gerekmektedir.