Karar Künyesi
Sosyal Tesisler İktisadi İşletmesinin mali tablolarının incelenmesi sonucu işçiler için kıdem tazminatı karşılığı ayrılmadığı görülmüştür.
Kıdem tazminatı, ilgili kanunlarda belirlenen asgari çalışma süresini dolduran hizmet erbabına veya mirasçılarına, hizmet akdinin yine kanunda belirlenen sebeplerden biriyle sona ermesi durumunda işveren tarafından yapılan bir ödemedir. Kıdem tazminatı kurumlar için bir sorumluluk, çalışanlar açısından da bir hak olarak her iki tarafı da ilgilendiren bir konudur. Kıdem tazminatı, hizmet sözleşmesi sona erdiğinde ve tazminata hak kazanıldığında ödenecektir.
Kıdem tazminatı karşılığının hesaplanarak muhasebe hesaplarında gösterilmesi, muhasebenin temel kavramlarından olan “ihtiyatlılık” kavramları gereğidir. "İhtiyatlılık" ilkesi gereği, ilerde doğması muhtemel riskler için karşılık ayırmak suretiyle gerekli önlemi almak zorunluluktur. İhtiyatlılık, bir kurumun faaliyetlerinde var olan belirsizlik ve risklerin yeterli bir şekilde göz önüne alınmasını sağlamak amacıyla ortaya konan bir yaklaşımdır.
1 no'lu Muhasebe Standartları Uygulamaları Genel Tebliği’nin Mali Tablolar İlkeleri’ne ilişkin usul ve esasların “Bilanço İlkeleri” başlığı altında “Tutarları kesinlikle saptanamayanları veya durumları tartışmalı olanları da içermek üzere, işletmenin bilinen veya tutarları uygun olarak tahmin edilebilen bütün yabancı kaynakları kayıt ve tespit edilir ve bilançoda gösterilir. İşletmenin bilinen ancak tutarları uygun olarak tahmin edilemeyen borçları da bilançonun dipnotlarında açık olarak belirtilir” denmektedir. Bu hükme göre, durumları tartışmalı olanlar da dâhil olacak şekilde kurumun bilinen ve tutarları uygun olarak tahmin edilebilen tüm yabancı kaynakları kayıt edilerek finansal tablolarda gösterilmelidir.
Bunun yanında gelecekte ortaya çıkabilecek bu kıdem tazminatı ödemesi için her hesap döneminde karşılık ayrılması ve finansal tablolarda raporlanması TMS-19 (Türkiye Muhsebe Standartları) “Çalışanlara Sağlanan Faydalar” standardında da düzenlenmiştir. Bu standarda göre, bilanço tarihi itibariyle, kurumların işletmelerin personelinin iş sözleşmelerinin tazminata hak kazandıran nedenlerle sona ermesinden kaynaklanan tahmini yükümlülüğe ait karşılık hesaplanmalı ve bugünkü değerlerinin tahmin edilmesi yoluyla finansal tablolara yansıtılmalıdır.
Vergi mevzuatı açısından zorunlu olmamakla beraber kıdem tazminatı karşılığı ayrılması dönemsellik ilkesinin de bir gereğidir. Kıdem tazminatı uzun bir dönemi kapsadığından bu tutarın tamamının ödemenin gerçekleştiği dönemde muhasebeleştirilmesi, mali tabloların gerçek durumu yansıtmamasına neden olmaktadır. Oysa genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinden Dönemsellik ilkesi gereğince her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmalı, gelir ve giderler tahakkuk esasına göre
muhasebeleştirilmelidir. Buna göre birden fazla faaliyet dönemi ile ilişkili olan kıdem tazminatının sadece ödemenin yapıldığı dönemde değil, her faaliyet döneminde ayrı ayrı hesaplanarak giderleştirilmesi ve karşılık ayrılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan muhasebe standartları ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre İktisadi İşletmede fiilen çalışmakta olan işçiler için kıdem tazminatının hesaplanarak muhasebe kayıtlarına alınması ve mali tablolara yansıtılması gerektiği değerlendirilmektedir.