Şirketin alacağının takibini sağlamak maksadıyla elinde bulundurduğu ve borçluya atfen düzenlenmiş bulunan “Borç Ödemeden Aciz Vesikası”nda yer alan alacak tutarı (faiz ve masraflar dahil) 743.144,55-TL olduğu halde, şirket muhasebe kayıtlarının 128-Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabının bakiyesinde 457.145,83 TL’nin yer aldığı dolayısıyla aradaki faiz ve masraflara ilişkin 285.998,72 TL’nin kayıtlarda eksik gösterildiği tespit edilmiştir.

Şirket, borçlu Meta Makine Elektrik İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’den 2008 yılından gelen ve ilgili yıllar içinde yapılan mahsuplaşmalar sonrası 457.145,83 TL kalan alacağının takibine yönelik çalışma başlatmış ve 08.04.2015 tarihinde T.C. İstanbul Anadolu 2. İcra Dairesinin 2013/3433 esas sayılı kararı ile borçlunun ödemeden aciz olduğunu gösteren “Borç Ödemeden Aciz Belgesi”ni almıştır. Bahsi geçen tarihte ilgili alacağı 08.04.2015 tarih ve 16229 no.lu yevmiye maddesi ile 120-Alıcılar Hesabından çıkararak 128-Şüpheli Ticari Alacaklar


Hesabına almıştır.


Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun “Borç Ödemeden Aciz Vesikası” başlıklı 143’üncü maddesinde;

“Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; …

Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde olup alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.

……


Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez.


…Bu borç, borçluya karşı, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilirler.” hükmü yer almaktadır.

Kanun’un ilgili hükmünden anlaşılacağı üzere aciz vesikası borçlunun borcunu ödeme gücünden aciz olduğuna dayanak teşkil etmekle birlikte borçlu açısından borcun ikrarını da ortaya koymaktadır. Bu vesikanın düzenlenmesiyle birlikte borç artık yirmi yıllık zamanaşımına tabi hale gelmektedir. Ayrıca, aciz vesikası düzenlendiği andan itibaren bu vesikada gösterilen “alacak miktarı (faiz ve masraflar dahil)” borçlunun ödemekle yükümlü olduğu toplam tutarı ifade etmekte, bu tutara belgenin düzenlendiği tarihten sonra faiz ilave edilememektedir.

Konuya ilişkin yapılan incelemede, Şirketin alacağı ile ilgili olarak yapmış olduğu takibat neticesinde yukarıda izah edildiği üzere T.C. İstanbul Anadolu 2. İcra Dairesinin 08.04.2015 tarihli ve 2013/3433 sayılı kararı ile “Borç Ödemeden Aciz Belgesi” düzenlenerek şirket yetkilisine verilmiştir. Bahsi geçen belgede 08.04.2015 tarihi itibariyle şirketin borçludan olan alacağı (faiz ve masraflar dahil) 743.144,55 TL olarak hesaplanmıştır.

Şirketin muhasebe kayıtlarına göre, 08.04.2015 tarih ve 16229 no.lu yevmiye maddesi ile ilgili borçludan olan alacak tutarı 120-Alıcılar Hesabından çıkarılarak 128-Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına kaydedilmiştir. Ancak, bu kaydın yapıldığı ve aynı zamanda aciz


vesikasının düzenlendiği tarihte alacak toplamı faiz ve alacağın tahsiline yönelik yapılan takip masrafları dahil 285.998,72 TL olup, bu tutar muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmemiştir. Dolayısıyla, şirket alacakları ilgili tutar kadar muhasebe kayıtlarında eksik gösterilmiştir.

Diğer taraftan, bu vesika alacaklıya mezkûr Kanun’un 277’nci maddesinde yazılı hakları vermekte olup, bahsi geçen hakların neler olduğu ise 278, 279 ve 280’inci maddelerde düzenlenmiştir. Buna göre alacaklı, borçlunun yaptığı işlemlere ilişkin olarak aşağıda yer alan hakları borçluya karşı ileri sürme hakkına sahiptir;

  • 278’inci maddeye göre; bazı istisnaları olmakla birlikte haciz veya iflasın açılmasından önceki iki seneye kadar olan süre içindeki borçlunun ivazsız tasarruflarının butlanını,

  • 279’uncu maddeye göre; hacizden, acizlik durumundan veya iflasın açılmasından önceki bir sene içinde borçlu tarafından bir borcu temin için yapılmış rehinler, para veya mutat ödeme araçları dışında bir suretle yapılan ödemeler ile vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemelerin butlanını,

  • 280’inci maddeye göre; mal varlığı borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin butlanını.

Konuya ilişkin dosyanın incelenmesinden, 08.04.2015 tarihli aciz vesikası alındığı tarihten itibaren bahsi geçen alacağa ilişkin olarak şirketin 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda yukarıdaki maddelerde sıralanan birçok hakkı bulunduğu halde, bahsi geçen maddelere ilişkin olarak alacağın takibi açısından herhangi bir takibat çalışması yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18’inci maddesinin ikinci fıkrasında; “Her tacirin, ticaretine ait bütün işlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmü bulunmaktadır.

Bu hüküm, tacirin öngörülü, konusunu bilen, hukuki ve fiili durumları kavrayabilme özelliklerine sahip olmasını gerektirmektedir. Basiretli iş adamı kavramı iyi niyeti de içine almakla birlikte, iyi niyetten de öte tedbirli bir hareketi, vasat bir şahıstan daha fazla özen gösterme gereğini, ticari hayatın gereklerini ve teamüllerini iyi bilmeyi ve gelecekteki şartları tahmini de ifade etmektedir.

Şirketin aciz vesikasını aldığı tarihten itibaren alacağın takibi açısından 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda sayılan bazı yükümlülükleri bulunmasına karşın, alacağının takibini sağlamak açısından borçlunun ilgili maddelerde geçen durumlarına yönelik hiçbir araştırma


yapmamasının ve durumu zamana yayarak oluruna bırakmasının gerek profesyonel yönetim anlayışı ve gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun basiretli bir tüccar gibi hareket edilmesi hükmüne uygun olmadığı değerlendirilmektedir. Ayrıca, alacağın takibinin yapılmaması yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişilerin, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğünün de yerine getirilmediğini göstermektedir.

Sonuç olarak, muhasebe kayıtlarının şirketin fiili durumunu doğru, tam ve anlaşılabilir yansıtmasının sağlanması ve kayıtlara giren bu alacakların tahsili açısından mevzuatın öngördüğü hakların kullanılması gerektiği değerlendirilmektedir.

Kamu idaresi cevabında; “Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 289’uncu maddesine göre; şüpheli alacak hesap bakiyeleri mukayyet (kayıtlı) değer ile değerlenir. Mezkur Kanun’un 323’üncü maddesine göre; şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları, tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.

Söz konusu düzenlemeden de görüleceği üzere şüpheli alacaklar mukayyet değeri ile değerlenmektedir. İşleyen faizler 128 no.lu hesapta muhasebeleştirilmemiştir.

Mahkeme tarafından verilen belgede gösterilen faiz tutarı ise VUK’un 323’üncü maddesine göre tasarruf değerine göre karşılık ayrılması ihtiyari olduğu için karşılığa konu edilmemiştir. Yine aynı madde hükmüne istinaden faiz tutarı olası bir tahsilat durumunda gelir olarak dikkate alınacaktır.

Bulgunuz doğrultusunda bundan sonra icra takip dosyası her yıl düzenli olarak ihya edilmek suretiyle takip edilecektir.” denilmektedir.

Sonuç olarak kamu idaresi cevabında şüpheli ticari alacakların mukayyet değeri ile değerleneceği bunlar için ihtiyari olarak karşılık ayrılabileceği ifade edilerek, icra takip dosyasının her yıl düzenli olarak ihya edilmek suretiyle alacağın bulgu doğrultusunda takip edileceği belirtilmiştir.

Gerek bulguda gerekse kamu idaresi cevabında da belirtildiği üzere alacaklar şüpheli hale geldikten sonra ilgili alacak hesabından çıkarılarak kayıtlı değerleri ile 128-Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına alınır ve bunlara ihtiyari olarak karşılık ayrılır.

Bulgu konusu yapılan 457.145,83 TL tutarındaki alacak ile ilgili 08.04.2015 tarihinde


T.C. İstanbul Anadolu 2. İcra Dairesinin 2013/3433 esas sayılı kararı ile borçlunun ödemeden aciz olduğunu gösteren “Borç Ödemeden Aciz Belgesi” alınmış ve bu tarihte alacak, şüpheli hale gelerek 128. Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına alınmıştır. Bahsi geçen tarihte tahsili şüpheli hale alacak tutarı “Borç Ödemeden Aciz Vesikası”nda da yer aldığı haliyle (faiz ve masraflar dâhil) 743.144,55-TL olup, şüpheli hale gelmiş alacağın mukayyet değeri bu tutardır. Dolayısıyla muhasebe kayıtlarında yer alması gereken tutar da 457.145,83 TL değil, 743.144,55-TL olup, aradaki 285.998,72 TL tutar muhasebe kayıtlarına alınmadığından, şirket alacakları bu tutar kadar eksik gösterilmiştir.

Diğer taraftan, Borç Ödemeden Aciz Vesikasına istinaden 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280’inci maddelerinde yer verilen ve borçluya karşı kullanabileceği haklara ilişkin olarak bulgu doğrultusunda bundan sonra icra takip dosyasının her yıl düzenli olarak ihya edilmek suretiyle takip edileceği belirtilmiştir.


Kararla ilgili sorunuz mu var?