Anayasa ve 4857 sayılı İş Kanunu’na uygun şekilde işçilerin sosyal hakları olan yıllık ücretli izinlerinin zamanında ve düzenli olarak kullandırılmadığı, bunun sonucunda kullanılmayan izin günlerinin biriktiği ve işçilerin kullanmadıkları yıllık ücretli izinlerine ilişkin karşılık ayrılmadığı görülmüştür.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel hak ve hürriyetlerin niteliği başlıklı 12’nci maddesine göre herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlıklı Üçüncü Bölümünün Çalışma şartları ve dinlenme hakkı başlıklı 50’nci maddesine göre ise; dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.


4857 sayılı İş Kanunu’nun Yıllık ücretli izin hakkı ve izin süreleri başlıklı 53’üncü maddesinde; İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verileceği ve yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Sözleşmenin sona ermesinde izin ücreti başlıklı 59’uncu maddesine göre; İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir.

Yıllık izin Anayasa’nın 50’nci maddesi ile birlikte tüm çalışanlara tanınan sosyal ve ekonomik bir hak olması ve temel hak ve özgürlüklerin içerisinde yer alması sebebiyle en üst düzeyden güvence altına alınmış ve kişinin kendisi tarafından dahi vazgeçmesi mümkün olmayan bir haktır. İş Kanunu’nun 53’üncü maddesinde de yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa ve Kanunun dinlenme hakkı olan yıllık izin hakkından kişinin kendisi tarafından dahi vazgeçilemez olarak bu şekilde güvence altına almış olması, insanı bir makine gibi düşünen zihniyetten uzaklaştırarak, hayatın olağan akışında bir bireyin asgari serbest zamana sahip olması gerekliliğidir.

İş Kanunu’nun 59’uncu maddesinde yer alan iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretinin, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödeneceğine yönelik düzenlemenin yıllık iznin kullanılıp kullanılmamasına ilişkin bir esneklik olarak değil, izin kullanılamadan iş akdinin feshedilmiş olması gibi zaruri durumlarda işçinin mağduriyetinin önlenmesi olarak algılanması gerekmektedir.

Belediyede İş Kanunu’na tabi olarak çalışan 93 işçiden 1’inin 400 günden, 7’sinin 300 günden, 17’sinin 200 günden, 26’sının 100 günden ve 29’unun 50 günden fazla birikmiş yıllık izinleri bulunmaktadır. Durumu ortaya koyan bir diğer hesaplama ise işçi başına ortalama 142 gün birikmiş yıllık izin bulunmaktadır. Yukarıda hukuki ve insani bir hak olarak açıklanan yıllık izinlerin zamanında kullandırılması gerekmektedir.

Yukarıdaki mevzuat hükümlerine aykırı olarak Belediyede çalışan işçilerin büyük çoğunluğu İş Kanunu’nda belirlenen sürelerin çok altında izin kullanmakta hatta bazı işçiler yıllarca hiç izin kullanmamaktadır. Bu izinlerin dinlenme maksatlı değil, biriktirilip emeklilik esnasında toplu para almak için bir araç olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Kullanılmayan izinlerin son ücret üzerinden ödenmesi işçilerin izin kullanmaktan feragat ederek, emekli olduğu tarihteki yüksek ücretten izin ücreti almalarına neden olmaktadır. Bu şekilde


kullanılmayan veya kullandırılmayan izinlerin birikerek sonraki yıllarda büyük tutarlarda yıllık izin ücreti ödenmesi, Belediyenin bütçe gelir ve gider dengelerini olumsuz etkileyebileceğinden, daire başkanlıkları birimlerinde yer alan işçilerin izinlerini takip etmeli ve zamanında kullanılmasını sağlamalıdır.


Kararla ilgili sorunuz mu var?