Karar Künyesi
Kuruma ait yönetim dönemi hesabı ile “140- Kişilerden Alacaklar Hesabının” incelenmesi neticesinde; bazı yıllara ilişkin Sayıştay ilamlarının kayıt, takip ve infaz işlemlerinin tam olarak yapılmadığı tespit edilmiştir. Hatalı yapılan işlemlere aşağıda maddeler halinde yer verilmiştir.
Sayıştay İlamları ile Tazmin Hükmü Verilen Tutarlara İlişkin Muhasebe Kayıtlarında Hatalar Bulunması
6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun “İlamların infazı” başlıklı 53’üncü maddesinin ikinci fıkrasında aynen; “İlamlarda gösterilen tazmin miktarı hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur.” hükmü yer almaktadır.
Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te Sayıştay veya mahkeme ilâmları ile bildirilen kamu zararından doğan alacakların sorumlular ve ilgililer adına muhasebe kayıtlarına alınacağı belirtilmiştir.
Aynı şekilde Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 140- Kişilerden Alacaklar Hesabının anlatıldığı bölümünde de konu hakkında detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalardan anlaşılacağı üzere Sayıştay ilamları kamu idaresine ulaştığında ilamda belirtilen sorumlular adına muhasebe kayıtlarına alınmalıdır. Yapılan incelemelerde; Sayıştay ilamları ile ilgili muhasebe kaydı yapılırken ilgili ilam maddesinde belirtilen sorumluların muhasebe kaydına eklenmediği, Sayıştay İlamında belirtilen yıl esas alınarak muhasebeye tüm ilam maddeleri için tek bir kayıt yapıldığı görülmüştür.
Ayrıca, 2010 yılı Sayıştay ilamının 4’üncü maddesinde yer alan toplam 5.410.031,65 TL’lik tazmin tutarına ilişkin karar Sayıştay Temyiz Kurulu Kararı ile bozulmuş, daha sonra ilgili Daire tarafından konu hakkında tekrar tazmin kararı verilmiştir. Kurum tarafından Temyiz kararı sonrası söz konusu tutar hesaplardan terkin edilmemiş, yeni gelen ek ilamla da tekrar borç kaydı yapılmıştır. Bir başka deyişle aynı konu için mali tablolarda mükerrer kayıt yapılarak 140- Kişilerden Alacaklar Hesabının 5.410.031,65 TL tutarında fazla gösterilmesine sebebiyet verilmiştir. Benzer olay 2012 yılı Sayıştay ilamının 2’nci maddesi için de vuku bulmuş ve mezkûr husus dolayısıyla 140- Kişilerden Alacaklar Hesabı 478.174,73 TL fazla gösterilmiştir.
2014 yılına ilişkin yapılan kayıtların incelenmesi sonucunda ise, Sayıştay kararı ile ilişkilendirilen 423.249,31 TL tutarında bir borç kaydının olduğu görülmüş, söz konusu tutarın ödendiği belirtilmesine rağmen muhasebe kayıtlarından terkin işleminin gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.
140- Kişilerden Alacaklar Hesabında yer alan hatalı bir diğer kayıt ise 993.962,04 TL tutarında “2009 yılı Sayıştay İlam Faizi” adıyla kaydedilen tutardır. Söz konusu tutar aslında 2017 yılında tahsil edilmiş, ancak tahsil öncesi Kişilerden Alacaklar hesabına tahakkuk kaydı yapılmadan ilgili firmanın alacaklarından doğrudan mahsuplaşma yoluna gidilmiştir. 2020 yılına gelindiğinde hatalı yapılan söz konusu işlem düzeltilmek istenmiş ve 140- Kişilerden Alacaklar Hesabına tahakkuk kaydı girilmiştir. Ne var ki, ilgili tutar zaten tahsil edildiği ve artık öyle bir tutarın tahsil edilme imkânı kalmadığı için bu sefer de 140- Kişilerden Alacaklar Hesabında fazladan bir tutarın yer almasına sebebiyet verilmiştir.
Kamu İdaresi cevabında genel olarak yapılan hatalı kayıtların 2021 yılında düzeltildiği belirtilmişse de yapılan düzeltmeler mali yıl sona erdikten sonra yapıldığı için 2020 yılı mali tablolarında hatalı gösterime sebep olunmuştur.
Yukarıda detayları ile anlatılan hatalı kayıtlardan dolayı 140- Kişilerden Alacaklar Hesabı 2020 yılı mali tablolarında toplam 7.305.417,73 TL hatalı gösterilmiştir.
Kesinleşen Sayıştay İlamlarının İnfazında Hatalı Uygulamalar Yapılması
2005 yılı hesabının Sayıştay tarafından yargılanması sonucunda 20.12.2016 tarih ve 1158 sayılı ek ilam düzenlenmiş ve söz konusu ilam ile 66.771,16 TL kamu zararına hükmedilmiştir. Söz konusu ilam sorumlular tarafından temyiz edilmiş ancak Sayıştay Temyiz Kurulunca 06.12.2017 tarihinde ilgili ilam maddesi tasdik edilerek hüküm kesinleşmiştir.
Bu aşamadan sonra belediye üst yönetimi tarafından ilamın infazı için ilgili sorumlular aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekirken, aradan üç yılın üzerinde bir zaman geçmesine, söz konusu hatalı uygulama 2019 yılı Sayıştay Raporunda bulgu konusu edilmesine ve Kurumla paylaşılmasına rağmen ilgili Kanun hükümlerinin uygulanmadığı, bunun yerine zaten bir mahkeme kararı olan Sayıştay ilamının infazı için bir başka yargı mercii olan adli yargıda tahsil amaçlı dava açıldığı görülmüştür.
Anayasa’nın 160’ıncı maddesinde sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanmasının Sayıştay tarafından yapılacağı, bu kesin hükümler hakkında idari yargıya
başvurulamayacağı, 164’üncü maddesinde ise Sayıştay tarafından hesap yargılaması yapıldığı açıkça belirtilmiştir.
Gerek 832 sayılı mülga Sayıştay Kanunu gerekse de 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda Sayıştay Daireleri tarafından yapılan yargılama sonucunda ilam düzenleneceği, ilamın tebliğden itibaren belli süreler içerisinde temyiz edilebileceği, Temyiz Kurulunca verilen kararların kesin olduğu, Sayıştay ilamlarının kesinleştikten sonra 3 ay (yeni Kanun’da doksan gün) içerisinde yerine getirileceği, ilamlarda gösterilen tazmin miktarı sorumlular tarafından rızaen ödenmez ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine başvurulacağı, ilam hükümlerinin yerine getirilmesinden ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticilerinin (en büyük amirlerin) sorumlu olduğu, Sayıştay ilamlarının infazını izlemeyen ve gereklerini yerine getirmeyenler hakkında “aylığın yarım ödenmesi”, “görevden uzaklaştırma”, “soruşturma” ve “kovuşturma” hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.
Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 5’inci maddesinde de Sayıştay ilamı ile hüküm altına alındığı halde rızaen ödenmeyen tutarların 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edileceği açıkça belirtilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda mahkeme ilamı üzerine icra dairesine nasıl başvurulacağı ve ilamlı icralarda neler yapılacağı, ödeme, taksitlendirme ve haciz yöntemleri detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 27.12.2012 tarih ve 2012/102 E. 2012/207 K. sayılı Karar’ında açıkça ve detaylı bir şekilde Sayıştay kararlarının, dolayısıyla bu kararlar sonucu düzenlenen ilamların yargısal karar niteliğinde olduğu tüm kişi, kurum ve yargı organlarının buna aykırı işlem yapmamaları gerektiği açıkça ifade edilmiştir.
Sayıştay kararları doğrultusunda verilen ilamlar mahkeme ilamı niteliğindedir. Söz konusu ilamların kanunlarda belirtilen süre ve usul ile infaz edilmesi bir zorunluluktur. Bu ilam hükümlerini yerine getirmekten sorumlu ve görevli olan üst yönetici, icra dairesi veya herhangi bir kişi, kurum ya da yargı organının bu ilam hükmünün infazını engelleyecek veya geciktirecek şekilde hüküm tesis etmesi mümkün değildir.
Gerek 2019 yılı Sayıştay Raporunda gerekse de bu bulguda kesinleşen Sayıştay ilamlarının ilamlı icraya konulmamış olması eleştiri konusu yapılmasına rağmen, Kamu İdaresi cevabında yine ilgili kişiler aleyhine başlatılan hukuki sürece ve açılan davaya yer verilmiştir. Yukarıda da detaylı bir şekilde belirtildiği üzere zaten bir mahkeme kararı olan ve tazmine
hükmedilen bir kararın ikinci bir mahkemeye götürülmesi bulgu konusu yapılmış ilamlı icra yolunun izlenmemesi eleştirilmiştir.
Buna göre; Sayıştay İlamı ile kesinleşen kamu zararlarında ilamda belirtilen sorumlulardan rızaen tahsilat gerçekleştirilemezse, bahsi geçen sorumlular aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince ilamlı icraya ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Zaten bir mahkeme ilamının infazı için adli yargıda tekrardan tahsil amaçlı dava açılmasında hukuka uyarlık bulunmamakta, bu suretle kamu gelirlerinin gerçekleşmesinin gecikmesine sebebiyet verilmektedir.