Gazi Üniversitesi Hastanesinde yapılan incelemelerde, yanlış teşhis ve tedaviden kaynaklanan ve idare aleyhine sonuçlanan tazminat davaları sonucunda görevli, yetkili veya idarenin mahkemece kusurlu bulunduğu, buna binaen davacıya idare tarafından tazminat ödendiği ancak idarenin yaptığı incelemelerde ilgililere herhangi bir sorumluluk yüklenilmemesi nedeniyle son on yıldır hiçbir personele rücu davası açılmadığı görülmüştür.

Kamu personelinin mali sorumluluğuna ilişkin düzenlemeler öncelikle Anayasa olmak üzere ilgili kanunlarında yer almaktadır. T.C. Anayasası’nın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması” başlıklı 40.maddesinin ek fıkrası;

“…Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” hükmünü içermektedir.

Kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarını düzenleyen Anayasa'nın 129’uncu maddesinin beşinci fıkrası da; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabildiğini ifade etmektedir.

Anayasa’nın bu hükümleri ile amaçlanan, memur ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu davrandıklarından bahisle haklı ya da haksız olarak yargı mercileri önüne çıkarılmasını önlemek, kamu hizmetinin sekteye uğratılmadan yürütülmesini sağlamak ve aynı zamanda zarara uğrayan kişi yönünden de memur veya diğer kamu görevlisine oranla ödeme gücü daha yüksek olan devlet gibi bir sorumluyu muhatap kılarak, kamu düzenini korumaktır.

657 sayılı Kanununda geçen “rücu hakkı saklıdır” ifadesi idarenin rücu hakkının takdire bağlı olduğu şeklinde değerlendirilse de Anayasanın 129/5 inci maddesinde; “kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak


idare aleyhine açılabilir.” hükmünde yer alan kendilerine rücu edilmek kaydıyla ifadesi, idarenin takdir hakkının bulunmadığı şeklinde de yorumlanabilir.

Danıştay 5 inci Dairesi 10.11.1997 tarih ve E. 1995/3611; K.1997/2445 sayılı Kararında; Anayasanın 129 uncu maddesinin 5 inci fıkrası uyarınca kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etme zorunluluğu bulunduğu ve bu anayasal zorunluluk nedeniyle dava dilekçelerinde ayrıca rücu talebinde bulunmaya gerek olmadığına hükmetmiştir.

Yapılan incelemelerde son on yılda tazminat konusu olan olaylarda, sorumluluğun tespitinde hayatın doğal akışına uygun olmayacak biçimde hemen her dosyada idari inceleme sonucunda kamu görevlilerinin sorumluluğunun bulunmadığı yönünde inceleme raporlarının olduğu görülmüştür. İdari incelemeler sonucunda alınan kararlar ile idarenin yargı organı gibi davranarak sorumluluk tespitinin önüne geçtiği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla inceleme raporları sonucu herhangi bir personele rücu yoluna gidilmediğinden dolayı sorumluluktan doğan tüm ödemeleri döner sermaye bütçesi üzerinde (kamunun üzerinde) kaldığı görülmüştür.

Devlet tarafından zarara uğrayan davalı kişilere ödenen tazminatlara ilişkin olarak, daha sonra ilgili kamu görevlisine rücu edilmemesi kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan bu yükün vergi veren vatandaşların üzerine bırakılması sonucunu doğurmaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kişilerin uğradıkları zarar” başlıklı 13 üncü maddesinde;

Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.”,

Aynı Kanunun “Kişisel sorumluluk ve zarar” başlıklı 12’nci maddesinde;


Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi


esastır.” denilmek suretiyle, kamu görevlilerinin kasıt, kusur, ihmal ve tedbirsizliği sonucu idarenin uğradığı zararın ilgili memur tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır

5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun “Kamu Zararı” başlıklı 71 inci maddesinde;

Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Kamu zararının belirlenmesinde;


  1. İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,


  2. Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,


  3. Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,


  4. İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,


  5. İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

f)(Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)


g)Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, Esas alınır.” hükmü yer almaktadır.

İlgili mevzuat hükümlerine göre kamu kurum ve kuruluşlarınca tazminat kapsamında kurum bütçesinden herhangi bir ödeme yapıldıktan sonra kurum yöneticileri tarafından inceleme yaptırılmalı sorumlu veya sorumlular tespit edilmeli ve ödenen tazminat sorumluların sorumluluk oranlarına göre ilgililer adına kişi borcuna alınarak takip işlemleri yapılmalıdır. Takip işlemlerini başlatmayan, takip işlemlerinin başlatılmasına kamu gücünü kullanarak engel olan ve kamu zararının tahsili için gerekli işlemleri yapmayan kamu kurum ve kuruluşu yetkilileri de yapmadıkları işlemlerden dolayı aynı mevzuat hükümlerine tabidirler.

Yanlış teşhis ve tedaviden kaynaklanan ve üniversite aleyhine sonuçlanan veya devam eden 59 dava konusu işlemle ilgili olarak son on yılda 13 olayda ilgililere ödeme yapılmış,


yapılan incelemelerde bunlardan sadece 1 tanesinde personelin kusuru tespit edilerek rücu davası açılmıştır.

Yanlış teşhis ve tedaviden kaynaklanan, idare aleyhine sonuçlanan davalar sonucunda yapılan tüm ödemeler için mutlaka inceleme yapılmalı ve varsa kusurlu sorumlular tespit edilmelidir. Sorumluların tespit edilemediği durumlarda mahkeme yoluna gidilmeli ve bu tutarlar için rücu davası açılmalıdır.

Kararla ilgili sorunuz mu var?