Şirketin kamu sermayeli bankalarda bulunan mevcut cari hesapları, cari hesap sözleşmesi olmaksızın yürüttüğü görülmüştür.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89’uncu maddesine göre; cari hesap, iki kişinin birbirlerinden alacaklarını her defasında tek tek istemek yerine hesabın kesilmesinden ve mahsuplaşma işleminden sonra ortaya çıkan net tutarın istenmesine ilişkin işlemdir. Cari hesabın ancak yazılı bir sözleşme ile geçerli olacağı aynı maddede hüküm altına alınmış ve bu şekil bir sıhhat şartı olarak öngörülmüştür. Bir başka deyişle, cari hesap sözleşmesi yazılı yapılmadıkça hüküm ifade etmeyecektir.

Yine 6102 sayılı Kanun’un 90’ıncı ve müteakip maddeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 134 ve 143’üncü maddelerinde cari hesap sözleşmesinin hukuki sonuç doğuran özelliklerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda; 6102 sayılı Kanun’un 90’ıncı maddesine göre; aksi kararlaştırılmadıkça, cari hesaba alacak veya borç kaydedilmesi, tarafların, alacağı veya borcu doğuran sözleşme veya işleme ilişkin dava ve savunma haklarını düşürmemekte; sözleşmenin yapılmasından önce doğmuş bulunan bir alacak, tarafların onayıyla cari hesaba kaydedilirse, aksi kararlaştırılmamışsa bu alacak yenilenmiş olmamakta; bir ticari senedin cari hesaba kaydı, ancak bedelinin alınmış olması hâlinde geçerli sayılmakta; cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için kayıtlara alındığı andan itibaren faiz işlemektedir.

Cari hesap sözleşmesine ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 91, 92 ve 93’üncü maddelerinde sayılan bazı özel hükümler de mevcuttur. Buna göre; cari hesaba yazılan ancak bedeli alınamayan ticari senet sahibine geri verilerek, cari hesaptan kaydı silinir. Taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin bulunması, komisyon sözleşmesinden kaynaklanan ücretin ve her türlü giderin istenmesine engel oluşturmaz. Ayrıca, takas edilemeyen alacaklarla, belirli bir amaca harcanmak veya ayrıca emre hazır tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan alacaklar cari hesaba geçirilemez.

Diğer taraftan 6098 sayılı Kanun’un borcu sona erdiren sebeplerini düzenleyen maddelerinde “yenileme” ve “takas” sayılmış olup, cari hesaba ilişkin özel düzenlemeler getirilmiştir.

Görüldüğü üzere, hem 6102 sayılı Kanun hem de 6098 sayılı Kanun yazılı şekilde yapılmış bulunan cari hesap sözleşmesine birden fazla sonuç bağlamıştır. Bu hükümlerin uygulanabilmesi, yazılı şekilde yapılmış ve geçerli bir cari hesap sözleşmesinin varlığına bağlıdır.

Şirketin hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde; Şirketin aynı anda hem borçlu hem de alacaklısı olduğu kamu sermayeli bankalarla cari hesap niteliğinde işlemleri olduğu; ancak, tüm bu işlemlere dayanak teşkil eden cari hesaplarla ilgili taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin olmadığı anlaşılmıştır. Bir başka deyişle, Şirketin aynı anda hem alacaklı hem de borçlu sıfatını haiz olarak cari hesap niteliğinde yürüttüğü işlemlere dayanak teşkil eden herhangi bir cari hesap sözleşmesi bulunmamaktadır. Bu durum yapılan işlemleri hukuki açıdan “yok” hükmünde göstermekte ve yukarıda sayılan ve cari hesap sözleşmesinin varlığına dayanan hükümlerin uygulanmasını imkânsız kılmaktadır.

Söz konusu denetim tespiti sonrasında Şirket tarafından, banka işlemleri için bankalar ile yapılmış olan bankacılık sözleşmelerinin bulunduğu; ayrıca bankalar ile ATM alan sözleşmelerinden kaynaklı olarak müşteri hesaplarının bulunduğu; fakat bankalar ile hesaplar arası ve herhangi bir mahsuplaşmanın söz konusu olmadığı; cari hesapın, iki kişinin birbirlerinden alacaklarını her defasında tek tek istemek yerine hesabın kesilmesinden ve mahsuplaşma işleminden sonra ortaya çıkan net tutarın istenmesine ilişkin işlem olduğu; bankalar ile tarafların birbirlerinden alacaklarını istemelerini ve mahsuplaşmayı gerektirecek işlemler yapılmadığı ve bankalar ile cari hesap sözleşmesi yapılması gereği doğmadığı;

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89’uncu maddesinde cari hesap sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmadığının düzenlendiği; iki tarafın da alacaklı olduğu hukuki ilişkide yazılı cari hesap sözleşmesi olmamasının bu hukuki ilişkiyi sakatlamadığı; taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi olmayan durumlarda açık hesap ilişkisinin var olduğunun kabul edildiği ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu; yazılı cari hesap sözleşmesi imzalanmamış olmasının herhangi bir hak kaybına veya zarara yol açmadığından Şirketin cari hesap sözleşmesi imzalanmasına gerek olmadığı ifade edilmiştir.

Her ne kadar bankalar ile tarafların birbirlerinden alacaklarını istemelerini ve mahsuplaşmayı gerektirecek işlemler yapılmadığı belirtilmiş ise de; bulguda açıklandığı üzere, Şirketin aynı anda hem borçlu hem de alacaklısı olduğu kamu sermayeli bankalarla cari hesap niteliğinde işlemleri olduğu açıktır. Söz konusu işlemler sonucunda mahsuplaşma gerçekleştirilmemesi cari hesap sözleşmesinin yapılmaması anlamına gelmeyecektir. Yine, Şirket tarafından, Yargıtayın yerleşik içtihatlarında “yazılı cari hesap sözleşmesi olmayan durumlarda açık hesap ilişkisinin var olduğu” kabul edildiği belirtilmişdir. Ancak, Metro AŞ gibi yüksek tutarda işlemleri gerçekleştiren bir şirketin hem 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda hem de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen hükümlere azami bir

şekilde uyması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında da tacirin basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi öngörülmüştür. Bu hükme göre, tacirin öngörülü, konusunu bilen, hukuki ve fiili durumları kavrayabilme özelliklerine sahip olması gerekmektedir.

Netice olarak, Şirketin aynı anda hem alacaklı hem de borçlu bulunduğu kişi ve/veya kuruluşlarla cari hesap niteliğinde yürütmeyi öngördüğü işlemleri için, 6102 sayılı Kanun hükümleri gereğince cari hesap sözleşmesi yapmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.



Kararla ilgili sorunuz mu var?