Karar Künyesi
Türkiye sınırları içinde bulunan binalar “bina vergisine” tabidir ve bina vergisini, binanın maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler ödemektedir.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda söz konusu vergiye ilişkin detaylı düzenlemeler yapılmış, Kanun’un birinci kısmının ikinci bölümünde muafiyet ve istisna hükümlerine yer verilmiştir. Bu bölümde yer alan daimi ve geçici muafiyetlerin dışında
Kanun’un “Nispet” başlıklı 8’inci maddesinde aynen;
“Cumhurbaşkanı, kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, engellilerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil) halinde, bu meskenlerine ait vergi oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu hüküm, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanır. Muayyen zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Geliri olmadığını belgelemenin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir” ifadesine yer verilerek belli şart ve durumda olanlar için vergi oranlarının Cumhurbaşkanının (eskiden BKK) kararı ile sıfıra kadar indirilebileceği düzenlenmiştir.
Anılan hükmün verdiği yetkiye dayanılarak muhtelif tarihlerde çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ile 1999-2006 yılları için, 2006/11450 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de 2007 ve müteakip yıllar için yukarıda bahsedilen durumlarda bina vergisi oranının sıfır olarak uygulanacağı belirlenmiştir.
Konu hakkında yayımlanan 38 seri no.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde hiçbir geliri olmadığını beyan eden mükelleflerin, indirimli vergi oranından yararlanabilmeleri için, hizmet karşılığı elde edilen ücret geliri, ticari, sınai ve mesleki faaliyet geliri, tarımsal faaliyet geliri, menkul ve gayrimenkul geliri, faiz ve temettü geliri veya benzeri türde bir gelirinin olmaması gerektiği belirtilmiş, mükelleflerin daha sonradan yukarıda belirtilen türden bir gelir elde etmeleri veya ikinci bir mesken binasına sahip olmaları halinde bu durumun belediyeye bildirilmesi zorunlu tutulmuştur.
Aynı şekilde mezkûr Tebliğ’de Sosyal güvenlik kurumlarından emekli, dul, yetim, ölüm ve malûliyet aylığı alanların, bu aylıkları dışında başka gelirlerinin bulunması halinde, bunlara ait meskene indirimli vergi oranının uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
57 seri no.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde emlâk vergisi işlemlerinde mükellefler tarafından bildirilen hususların teyidinin, mükelleflerden belge istenmeden ilgili kurum ve kuruluşlardan yapılması gerektiği, bu bağlamda belediyelerce, mükelleflere ait kimlik bilgilerinin İçişleri Bakanlığı Kimlik Paylaşım Sistemi, tapu kayıtlarının Tapu ve
Kadastro Bilgi Sisteminden alınabileceği, mükelleflerin şehit, gazi, dul, yetim ve emekli olduklarına ilişkin bilgilerin ise Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından elektronik ortamda sağlanacağı belirtilmiş, gerek duyulması halinde bildirimlerin kontrolü amacıyla bildirime konu taşınmazlarda yoklama ve tespit yapılabileceği düzenlenmiştir.
Konu hakkında yayımlanan bir başka Genel Tebliğ olan 44 seri no.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “II- Hiçbir Geliri Olmadığını Beyan Eden Mükelleflerin Geliri Veya İkinci Bir Meskeni Bulunduğunun Tespit Edilmesi Halinde Yapılacak İşlemler” başlıklı bölümünde; indirimli vergi oranından yararlanma şartlarını taşımadığı halde, gerçek dışı taahhütte bulunmak suretiyle indirimli vergi oranından yararlanan mükellefler ile durumunda meydana gelen değişikliği bildirmeyen mükelleflerden alınması gereken verginin cezalı olarak ve gecikme faizi ile birlikte alınacağı açıklanmıştır.
İdareye ilişkin gelir kayıtlarının incelenmesi sonucunda; “hiç geliri olmamak” veya “Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan aylık dışında geliri olmamak” sebepleriyle indirimli emlak vergisinden faydalanan kişilerden bir kısmının yukarıda bahsedilen şartları sağlayamadığı görülmüştür. Buna rağmen İdare tarafından diğer kurum ve kuruluşlardan yeterli bilgi alınarak etkin bir inceleme yapılmadığından söz konusu husus tespit edilememiş, gerekli yaptırımlar uygulanamamıştır.
İnceleme kapsamında ilk olarak İdareden “emeklilik” ve “hiç geliri olmamak” sebepleriyle indirimli emlak vergisinden faydalanan kişilere ait T.C. kimlik numaraları ve diğer detaylı bilgiler alınmış, söz konusu bilgiler Gelir İdaresi Başkanlığından alınan bilgiler ile karşılaştırılmıştır. Bu kapsamda mezkûr vergi indiriminden faydalanmasına rağmen son 5 yıl içinde ücret geliri, ticari, sınai ve mesleki faaliyet geliri, tarımsal faaliyet geliri, menkul ve gayrimenkul geliri, faiz ve temettü geliri veya benzeri türde gelir elde eden kişiler tespit edilmiştir. Söz konusu hususa ilişkin yıllar itibariyle toplam sayılara aşağıda yer verilmiştir:
Tablo 10:İndirimli Emlak Vergisinden Yararlanmasına Rağmen GİB Kayıtlarına Göre Yıllar İtibariyle Gelir Elde Eden Kişi Sayısı
Sıra | Yıl | Kişi Sayısı |
1 | 2014 | 147 |
2 | 2015 | 151 |
3 | 2016 | 140 |
4 | 2017 | 134 |
5 | 2018 | 137 |
Bununla birlikte vergi indirimden faydalanan kişiler ile SGK kayıtları karşılaştırılmış bazı kişilerin çeşitli kapsamlarda aktif sigortalı olmasına rağmen bu indirimden faydalandığı
görülmüştür.
Tablo 11:İndirimli Emlak Vergisinden Yararlanmasına Rağmen SGK Kayıtlarına Göre Yıllar İtibariyle Aktif Sigortalı Olan Kişi Sayısı
Sıra | Yıl | Kişi Sayısı |
1 | 2014 | 3.633 |
2 | 2015 | 3.414 |
3 | 2016 | 3.094 |
4 | 2017 | 2.833 |
5 | 2018 | 2.638 |
Yukarıda yer alan tablolardan da görüleceği üzere indirimli emlak vergisi hakkı olmayan veya bu hakkını daha sonradan kaybeden bazı kişiler söz konusu hususu İdareye bildirmemiş, İdare de bu durumlar için gerekli ve yeterli kontrol mekanizmalarını çalıştırmamıştır. Hatta SGK ve GİB kayıtlarının beraber ele alınması neticesinde bazı kişilerin ilgili yıllarda hem SGK’da aktif sigortalı olduğu hem de ücret dışı elde edilen gelirleri sebebiyle GİB’e beyanname verdikleri görülmüştür.
Tablo 12: İndirimli Emlak Vergisinden Yararlanmasına Rağmen Hem SGK Hem GİB Kaydı Bulunan Kişi Sayısı
Sıra | Yıl | Kişi Sayısı |
1 | 2014 | 41 |
2 | 2015 | 40 |
3 | 2016 | 47 |
4 | 2017 | 41 |
5 | 2018 | 30 |
İndirimli vergiden yararlanmak isteyen veya mevcut haktan yararlanan kişilerin beyanları üzerinden hareketle, aktif sigortalı olarak çalışıp çalışılmadığı, emekli aylığı dışında herhangi bir gelir, ücret ya da kazanç elde edilip edilmediği araştırılmalıdır. Bu kapsamda gerek Sosyal Güvenlik Kurumu gerekse de vergi daireleri ile resmi yazışmalar gerçekleştirilmesi, veri paylaşımı konusunda protokoller yapılması verginin güvenliği açısından önem arz etmektedir.
Kamu idaresi cevabında; özetle 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu 8’inci maddesinde yer alan ve muafiyet uygulanabilecek durumda olan kişiler belirtilmiş, tüm kişiler için ortak olarak Türkiye sınırları içerisinde brüt 200 m2'yi geçmeyen tek meskenlerinin olması şartı getirildiği, ancak gelir açısından sadece 2 kategoride (Hiçbir geliri olmayanlar, gelirleri sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret olanlar) şart getirildiği, gaziler, engelliler ve şehitlerin dul ve yetimlerinde gelir şartı getirilmediği ifade edilmiştir.
Kurum tarafından son 5 yıllık dönemde muafiyet işlemleri uygulanırken önce
mükelleflerin hangi sınıflandırmada olduğunun tespit edildiği, bulunduğu sınıfın ilgisine göre “Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik bilgisi”, “Sigorta tescil belgesi”, “Taşınmaz Bilgileri Dökümü”, “Gelir İdaresi Başkanlığı İnternet Vergi Dairesi aracılığıyla mükellefiyet durumu belgesi” ve “Sağlık Kurulu Engelli Raporu” gibi belgelerin mükelleflerden veya ilgili kurumlardan edinilerek değerlendirmenin yapıldığı,
Değerlendirme sonucunda ilgili mesken dışında taşınmaza rastlanılması durumunda öncelikle taşınmazın arsa veya arazi olma durumuna bakıldığı, daha sonra kullanım amacı ve gelir açısından incelendiği,
Gelir İdaresi Başkanlığı İnternet Vergi Dairesi mükellefiyet durumu sorgulamalarında; mükellefiyet durumunun “potansiyel” ve “Faal” olması durumlarına bakıldığı, “terk” olması halinde ise bağlı olunan vergi dairesinden terk tarihine ilişkin evrak istenildiği,
Gelir şartı bulunan mükelleflerin yerleşim adreslerinin kontrol edildiği, mükellef başka birine ait taşınmazda oturuyorsa kiracılık ilişkisinin sorgulandığı ve değerlendirmenin buna göre şekillendiği,
Muafiyetler sisteme işlenirken sicil modülünde işlem yapıldığı, muafiyet türünün ilgili memur tarafından seçildiği, ancak 09.04.2018 tarihinde yazılım programı değişikliği sebebi ile muafiyet türlerinde(engelli-geliri olmayan) aktarım sırasında tür bazında karışıklık oluştuğu, bu sebeple SGK kayıtları ve Gelir İdaresi Başkanlığı sorgulamalarında, kaydı bulunanlar içerisinde gelir şartı bulunmayan mükelleflerin de mevcut olduğu,
Geçmişte işlenen muafiyet türlerinde sadece emekli kartı ile işlem yapıldığı, muafiyet işlenen sicillerde iptal işlemi yapılabilmesi için her şahıs için idarece Gelir İdaresi Başkanlığı, SGK ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile yazışmalar yapılması gerektiği, Mükellefin vefat ve ikametgâh durumunun otomosyon programı üzerinden sorgulanması gerektiği,
Geçmişe dönük yapılan taramalarda (önce ki dönemlerde muafiyet işlemelerinin sağlıklı yürütülmemesi sebebiyle) tek bir koşul üzerinden iptal işlemi yapılamadığı, tam doğru sonuca ulaşmak için tüm parametrelerin kontrol edilmesi gerektiği,
Yazışmalar haricinde yapılan tüm işlemlerin farklı erişim portallarından, manüel olarak yapılması ve portallara erişim yetkisinin belirli kişilerle sınırlandırılması sebebiyle iptal işlemlerinin makul süreleri aştığı, muafiyetle ilgili çalışmalarda birden fazla personele yetki verilerek işlemlerin hızlandırılmasının amaçlandığı, denetim raporuna konu olan
eksiklikler için gerekli çalışmaların başlatılacağı ifade edilmiştir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi cevabında Kurum tarafından muafiyet işlemleri uygulanırken yapılan kontrollere detaylı bir şekilde yer verilmiştir.
Yapılan işlemler ve kontroller yerinde olmakla birlikte yeterli düzeyde olmadığı bulguda verilen karşılaştırma tablolarından anlaşılmaktadır. Bu nedenle kamu İdaresi cevabında belirtildiği üzere yazılım programı değişikliği sebebiyle muafiyet türlerinde oluşan karışıklığın bir an önce giderilmesi, ilgili parametrelerin gerek otomasyon sistemi üzerinden gerekse de ilgili kurumlarla yazışma gerçekleştirilerek tekrardan kontrol edilmesi ve eski tarihlerden kaynaklı hataların giderilmesi Kurum gelirleri ve verginin güvenliği açısından önem arz etmektedir. Bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden denetimlerde izlenecektir.