KARAR

Personel Ataması

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi ve sorumluların sözlü savunmalarının dinlenmesi sonucunda;

Her ne kadar Denetçi tarafından ….nda uzman olarak görev yapan .…’ın Devlet memurluğunda 5 yıllık hizmeti olmadığı halde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanması suretiyle kamu zararına neden olunduğu iddia edilmişse de,

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Derece yükselmesinin usul ve şartları” başlıklı 68’inci maddesinde, “…

B) (Değişik: 4/5/1984 – KHK-199/1 md.) Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir.(2)

(Değişik ikinci paragraf: 13/2/2011 - 6111/101 md.) Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin;

a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl,

b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl,

c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl,

hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edilir. Bu sürelerin hesabında; 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında, belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul devresi dâhil yedek astsubaylık ve yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte üçü dikkate alınır.(3)



(Ek paragraf: 2/7/2018 - KHK-703/172 md.) Cumhurbaşkanı onayıyla yapılan atamalarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde öngörülen hizmet süresi şartları aranır. Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda bu bentte öngörülen hizmet süresi yükseköğrenim gördükten sonra beş yıl olarak uygulanır. Ancak bu beş yıllık sürenin hesabında Devlet memurlarının kazanılmış hak aylık derece ve kademesinde değerlendirilen hizmet süreleri esas alınır.

….” hükmü yer almakta olup, anılan hüküm uyarınca Kanun’un 68’inci maddesinin (B) bendi kapsamındaki belli dereceli ve ek göstergeli kadrolara atama yapılabilmesi için gerekli olan hizmet süreleri belirlenmiş ve üst kademe yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda aranması gereken hizmet süresinin yükseköğrenim gördükten sonra beş yıl olduğu hükme bağlanmıştır.

Sorgu konusu olayda ise, Denetçi tarafından Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun anılan bendin son fıkrasında yer alan hüküm uyarınca, “Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrosu” olarak değerlendirildiği ve bu itibarla söz konusu kadroya yapılacak atamalarda yükseköğrenim gördükten sonra beş yıllık hizmet süresi şartının aranması gerektiğinin ifade edildiği görülmekte olup, bu kapsamda Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun “Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrosu” olarak kabul edilip edilemeyeceğinin incelenmesi gerekmektedir.

Konu bu çerçevede ele alındığında,

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesinde, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra;



b) 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kadro ve pozisyonlarına 15.01.2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar yardımcısı, başkan yardımcısı için bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez ve bunlar, emeklilik hakları bakımından da emsali olarak belirlenen personel ile denk kabul edilir



ç) (b) ve (c) bentlerinde yer alan idarelerde istihdam edilen personelden anılan bentlerde emsali belirlenmemiş olan personele, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kar payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsmaında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarı, Cumhurbaşkanınca belirlenecek emsali Devlet memuruna ilgili mevzuatında kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez. Emsal alınacak memur unvanlarının tespitinde, kadro veya pozisyon unvanları ile ifa ettikleri görevler itibarıyla 657 sayılı Kanuna göre girebilecekleri sınıflardaki aynı veya benzer görevlerin aynı veya benzer kadro, unvan veya derecesi dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiş olup, bahse konu hüküm uyarınca maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 15.01.2012 tarihinden sonra düzenleyici ve denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan personel için her ne ad altında olursa olsun yapılan ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan tüm ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarının, anılan bentlerde ifade edilen emsalleri için kadrolarına bağlı hak ve sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği ifade edilmiştir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesi uyarınca yürürlüğe konan 10.09.2012 tarihli ve 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ekli (I) sayılı Listede ise, düzenleyici ve denetleyici kurumların Daire Başkan Yardımcılarının emsali Bakanlık merkez teşkilatında yer alan Genel Müdürlük Daire Başkanı olarak belirlenmişse de, anılan maddenin (b) bendinde, bu bent kapsamındaki personelin emeklilik hakları yönünden de emsali personelle eşitlendiği açıkça hüküm altına alınmış olduğu halde, (ç) bendinde kapsam dahilindeki personelin emeklilik hakları yönünden de emsali personele eşit olduğunu ifade eden herhangi bir ibareye yer verilmemiştir.

Konunun emeklilik hakları bakımından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini açıklayan, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün Üst Kurula hitaben gönderdiği ek gösterge konulu …. tarihli ve .… sayılı yazıda da, “…375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (ç) bendi hükmü ile bu hükme dayanılarak yürürlüğe konulan 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan düzenlemelerin sadece kapsamdaki kurum personelinin aylıklarına üst sınır getiren hükümler içermesi nedeniyle emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesinde uygulanacak ek göstergenin tespitinde söz konusu düzenlemelerin dikkate alınamayacağı düşünüldüğünden, Kurumuzda Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanan personelin emekli keseneğine esas aylığının belirlenmesinde 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (ç) bendi ile yapılan düzenleme öncesinde uygulanmakta olan ve halen yürürlükte olan mevzuat hükümlerinin aynı usul ve esaslar çerçevesinde uygulanmasına devam edilmesi…” denilmek suretiyle anılan 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda Daire Başkan Yardımcısı kadrosu için belirlenen emsalin yalnızca personel aylıklarının üst sınırının belirlenmesi bakımından dikkate alınması gerektiği ve emsal kadronun emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesi bakımından uygulanmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

….’nun kadro cetvellerinde ise Daire Başkanı ve Daire Başkan Yardımcısı kadro derecesi (1) bir, Müdür kadro derecesi ise (1) bir ve (2) iki olarak ihdas edilmiştir. Öte yandan Daire Başkan Yardımcısı ve müdür kadro unvanları için ek gösterge eşit olup her iki kadro için de 2200 iken Daire Başkanı kadrosunun ek göstergesinin 3600 olarak belirlendiği görülmektedir.

Ayrıca, gerek 657 sayılı Kanun’da gerekse de 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna yapılacak atamalar için özel bir hizmet süresi öngörülmemiş olup, söz konusu kadro için .... Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nde de atama usulüne ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, bahse konu kadroya anılan Yönetmelik kapsamında yer verilmemiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar çerçevesinde, Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun hiyerarşik olarak Daire Başkanı ve Müdür kadroları karşısındaki hukuki durumuna ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme yer almadığı ancak özlük hakları bakımından 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında daire başkanı yardımcısı aylıklarına daire başkanı aylığını geçmemek üzere bir sınır getirilmiş olduğundan, Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun Daire Başkanlığı kadrosuna denk bir kadro olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında mevzuatta yer alan bu boşluğun İdarece yorumlanmış olduğu, bu minvalde ilgili kadronun atama şartları bakımından Daire Başkanı kadrosuna denk bir kadro niteliğinde sayılamayacağı ve bu nedenle 657 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinin (B) bendinin son fıkrasında yer alan, yükseköğrenim gördükten sonra beş yıllık hizmet süresi şartının Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna yapılan atamalar bakımından aranmasının gerekmediği sonucuna varılarak söz konusu atamanın gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Kamu zararı” başlıklı 71’inci maddesinde, “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” hükmüne yer verilerek kamu zararı kavramı tanımlanmıştır. Anılan mevzuat hükmüne göre, bir eylem, işlem ya da kararın kamu zararı olarak nitelendirilebilmesi için söz konusu durumun kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olmasının yanı sıra açıkça mevzuata aykırılık taşıması da gerekmektedir.

Bu itibarla, kamu zararı oluştuğu tespitinin yapılabilmesi için kamu zararına neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem veya kararın mevzuata aykırı nitelikte olduğunun açıkça yazılı bir hükme dayanması gerektiğinden, sorgu konusu hususta 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesinde ifade edilen “kamu zararı” kavramının kurucu unsurlarının tamamının oluşmadığı görülmekte olup bu nedenle, ilgilinin Devlet memurluğunda 5 yıllık hizmeti olmadığı halde Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanması suretiyle kamu zararına neden olunduğu yönündeki Denetçi iddiasına katılmak mümkün değildir.

Öte yandan, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Üst Kurulun teşkilatı, personeli ve kadroları” başlıklı 43’üncü maddesinde yer alan, “…

(13) Üst Kurulun kadroları ekli (ı) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Anılan cetveldeki toplam kadro sayısını geçmemek ve anılan cetvelde yer alan kadro unvanları ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla, dolu kadrolarda derece değişikliği ile boş kadrolarda sınıf, unvan ve derece değişiklikleri Üst Kurul kararıyla yapılır.” hükmü çerçevesinde, dolu kadrolarda derece değişikliği ile boş kadrolarda sınıf, unvan ve derece değişikliklerinin Üst Kurul kararıyla yapılabileceğine ilişkin olarak Üst Kurula tanınan yetkiye istinaden teşkilat kadro cetvelinde kadro derecesi 1 olarak belirlenmiş Daire Başkan Yardımcısı unvanlı kadronun derecesinin 5 veya 6’ncı dereceye düşürüldüğü ve akabinde gerek Kurulun kendi bünyesinde çalışan, gerekse de diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Kurula naklen atanan çok sayıda personelin mükteseplerine uygun olan bu 5 veya 6’ncı dereceli Daire Başkan Yardımcısı kadrolarına atandığı görülmektedir.

Söz konusu atama biçimi yargılamaya esas raporun ilgili olduğu 2021 yılı içinde defalarca kullanılmış olup, bu çerçevede teşkilat kadrosunda 1 olarak belirlenmiş olan Daire Başkan Yardımcısı kadro derecesinin 5 veya 6’ncı dereceye düşürülmesi suretiyle söz konusu kadronun 657 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde öngörülen hizmet süresi şartının bertaraf edilerek atama yapılabilmesine imkan veren ara bir kadro olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125’inci maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hüküm altına alınmış olup, yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu dikkate alındığında, idarelerin, insan haklarına dayalı ve adalet anlayışı içinde; kanunlara uygunluk, ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, eşitlik, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi iyi yönetim ilkelerine uygun iş ve eylemler tesis etmesi gerekmektedir.

Buna paralel olarak, kamu kurumlarında kamu kaynağı ve yetkisini kullanan yöneticilere tanınan takdir yetkisi de sınırsız olmayıp bu yetki kamu yararı çerçevesinde dürüstlük, tarafsızlık, adalet ve eşitlik gibi temel etik ilkelere uygun olarak kullanılmalıdır. İdarenin varoluş sebebi kamu hizmetlerinin üretilmesi, nihai amacı da kamu yararının sağlanmasıdır. Dolayısıyla idareye verilen yetkinin kamu yararı ve kamu hizmeti gereklerine uygun olarak ve kamu hizmetinden öngörülen amaçlar doğrultusunda kullanılması gerekmekte olup kamu görevlileri idare adına yürüttükleri iş ve işlemlerde bu hususları göz önünde bulundurmalıdır.

Mevzuatta açıkça düzenlenmemiş ve bu itibarla yoruma muhtaç olan durumlarda da, İdarenin takdir yetkisinin hukukun genel ilkeleri, adalet, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde kullanılması gerektiği açıktır. Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 9’uncu maddesinde, “Kamu görevlileri; tüm eylem ve işlemlerinde yasallık, adalet, eşitlik ve dürüstlük ilkeleri doğrultusunda hareket ederler, görevlerini yerine getirirken ve hizmetlerden yararlandırmada dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım yapamazlar, insan hak ve özgürlüklerine aykırı veya kısıtlayıcı muamelede ve fırsat eşitliğini engelleyici davranış ve uygulamalarda bulunamazlar.” denilmekte olup, bu minvalde İdarenin iş ve işlemleri söz konusu ilkelere uygun olarak yürütülmelidir.

657 sayılı Kanun’da Devlet memurluğunda yükselmenin kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde gerçekleşmesi esası benimsenmiş ve “liyakat” ilkesi “Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hüküm kapsamında Kanun Koyucu tarafından getirilen kurallarla memurlardan ehliyetli olanların ilgili görevlere atanmalarına imkân sağlanması ve böylelikle idarecilerin keyfi talep ve uygulamalarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Başta 657 sayılı Kanun olmak üzere, kamu personel sistemini düzenleyen tüm mevzuatta, Kanun Koyucunun kariyer ve liyakat ilkelerini ön plana çıkarması karşısında, mevzuatta bir kadro için hizmet süresine ilişkin açık bir düzenlemenin bulunmaması, o kadro için genel hükümlere aykırı şekilde atama yapılmasını meşru hale getirmez. Yapılan atamalar incelendiğinde, Üst Kurula tanınan kadro derecesi değiştirme yetkisinin kişilere özel olarak kullanıldığı, hakkaniyet ilkesinin göz ardı edildiği ve Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun “Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrosu” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkin olarak mevzuatta yer alan boşluktan, 657 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinin (B) bendinde yer alan hizmet süresine ilişkin genel kuralların bertaraf edilmesi amacıyla yararlanıldığı görülmektedir.

Bu açıklamalardan hareketle 6112 sayılı Kanun’da yer alan 1. Dereceli Daire Başkan Yardımcısı kadrolarından birinin sürekli biçimde açık tutularak derecesinin Kurul kararıyla 5 veya 6’ncı dereceye düşürülmesi ve bu kadronun kurum içi veya kurum dışı personel için hizmet süresi bakımından aranan genel şartların bertaraf edilmesi amacıyla kullanılmasının liyakat, kariyer, hizmet gereği ve personel planlaması gibi ilke ve prensiplere uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.

Söz konusu atama şekli mevzuatta tanınan takdir yetkisinin amacı dışında kullanılmasına ve bir kısım personelin mevzuat ve temel ilkeler uyarınca gelebilecekleri görevlere yasal zorunlulukların bertaraf edilerek getirilmesine neden olmak suretiyle tüm personel için eşit ve adil bir görevde yükselme sürecinin yürütülmesine engel teşkil etmektedir.

Bir kadronun derecesini kişiye özgü olacak biçimde düşürmek veya yükseltmek suretiyle Kanun, genel yönetmelik ve diğer düzenlemelerde yer alan genel uygulama dışında personel ataması yoluna gidilmesi ve bu atama biçiminin sistematik bir hale getirilmesi iyi yönetim ve etik ilkelerine de açıkça aykırıdır.

Bu çerçevede, Kurumun Daire Başkanı ile müdür kadro unvanları arasında ara bir kadro olarak kullanılan Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna ilişkin hizmet süresi, eğitim durumu ve söz konusu kadronun görevde yükselmeye tabi kadrolar bakımından hukuki niteliği konusunda mevzuatta yer alan boşluğun giderilerek, bahse konu kadro bakımından belirtilen hususlarda düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir.

Bu itibarla, kamu zararı oluşmayan sorgu konusu .…-TL ödeme hakkında ilişilecek husus bulunmadığına 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 55’inci maddesi uyarınca İlamın tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

….’ın karşı oy gerekçesi:

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3’üncü maddesinde sayılan “Sınıflandırma”, “Kariyer” ve “Liyakat” anılan Kanun’un dayandığı başlıca ilkeleri ifade etmektedir. Bu Kanun çerçevesinde devlet memurluğu bir meslek olarak kabul edilmiş, ilerleme ve yükselme işlemlerinin liyakat sistemine dayandırılması çerçevesinde devlet memurlarına sınıfları içinde kariyer yapma imkanı sağlanmıştır. O kadar ki, liyakat ilkesi bu bakımdan belirli kadrolar için öngörülmüş olan yarışma sınavları vasıtasıyla atanılacak kadro için bilgi ve yetkinlik bakımından en uygun adayın seçilmesini sağlarken, aynı zamanda etkili, akılcı ve yüksek performanslı bir personel sisteminin oluşturulmasına imkân veren kural ve uygulamalar bütününe de yön vermektedir.

657 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde ise, belli derece ve ek göstergeli kadrolara atama yapılabilmesi için gerekli olan hizmet süreleri belirtilmiş, bu çerçevede 1-4 dereceli kadrolara yapılacak atamalarda kadro derecesine veya kadronun ek göstergesine göre 8 ila 12 yıl arasında değişen asgari hizmet süresi şartı öngörülmüştür. Ayrıca üst kademe yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda kanunen aranması gereken hizmet süresinin yükseköğrenim gördükten sonra beş yıl olduğu hükme bağlanmıştır.

Başta Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik olmak üzere, görevde yükselmeye ilişkin usul ve esasları düzenleyen tüm kurum yönetmeliklerinde olduğu gibi .... Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nde de liyakat ve kariyer ilkelerine vurgu yapılmakta olup, Yönetmeliğin 5’inci maddesinde görevde yükselme ve unvan değişikliğine tabi kadrolar düzenlenmiş, 6 ve 7’nci maddelerinde ise bahse konu kadrolara yapılacak atamalar için aranan genel ve özel şartlar sayılmıştır.

Anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde, kamu personel sistemi içinde özellikle hiyerarşik olarak daha üst düzeyde tanımlanan belirli kadro ve unvanlara yapılan atamaların usul ve esasları bakımından öğrenim durumu, hizmet süresi gibi genel nitelikli ve atanılan Kurumda belirli sürelerle bazı kadrolarda çalışmış olmak veya yapılacak sınavlarda başarılı olmak gibi özel nitelikli bir takım şartlara yer verildiği görülmektedir.

İdarece 2021 yılı içinde Kurulda veya başka kamu kurum ve kuruluşlarında görev alan bazı kişiler kamuda geçen asgari bir hizmet süresi öngörülmeksizin .... bünyesindeki Daire Başkan Yardımcısı kadrolarına atanmış, daha sonrasında ise ilgililerden bazılarının atamaları, bu göreve geldikten çok kısa süre sonra sınav şartı veya .... bünyesinde en az 6 ay çalışma şartı sağlanmaksızın Daire Başkan Yardımcısı kadrosundan müdürlük kadrolarına yapılmıştır. Daire Başkan Yardımcısı kadrolarına yapılan atamalar konusunda yapılan savunmalarda, söz konusu kadronun Daire Başkanı pozisyonuna denk bir kadro niteliğinde olmadığı, bu nedenle bahse konu kadro için herhangi bir asgari hizmet süresi şartı aranmadığı ifade edilmiş, Daire Başkan Yardımcısı kadrosundan müdürlük kadrosuna sınavsız ve 6 ay çalışma şartı aranmaksızın yapılan atamalar içinse, anılan kadronun hiyerarşik olarak müdürlük kadrosunun üzerinde olması nedeniyle bu atamaların görevde yükselmeye tabi atama olmadığı, bu nedenle üst görevden alt göreve yapılan atama niteliğindeki bu işlemler için sınav ve Kurumda asgari süre çalışma şartının aranmadığı ifade edilmiştir. Yapılan her iki savunmanın aynı anda geçerli kabul edilmesine imkan yoktur. Şöyle ki,

Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun müdürlük kadrosuna kıyasla üst düzey bir görev olarak kabul edilmesi halinde, 657 sayılı Kanun’un üst düzey görevlere yapılan atamalar için getirmiş olduğu asgari hizmet süresi şartının ve genel nitelikli diğer şartların bu kadro için de uygun olduğu ölçüde aranması gerekir. Zira müdürlük kadrosu için dahi en az 10 yıl hizmet süresi, görevde yükselme sınavında başarılı olma, öğrenim şartı ve kadroya atanacağı Kurumda en az 6 ay çalışmış olma şartı aranması karşısında, kıdemin, kurumda çalışma kültürünün, liyakatin ve tecrübenin atama yapılacak kişiler bakımından dikkate alınmasını sağlayan hiçbir özel veya genel şart öngörülmeksizin müdürlük kadrosundan daha üst düzey olduğu iddia edilen Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atama yapılabileceğini kabul etmenin kamu personel hukukuna hakim olan ilkelerle bağdaşmadığı açıkça ortadadır.

Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna hiçbir özel şart öngörülmeksizin atama yapılabileceğinin kabul edilmesi durumunda ise, bu kadronun müdürlük pozisyonundan üst düzeyde veya müdürlüğe eşit bir kadro olduğu iddia edilemeyeceğinden, Daire Başkan Yardımcısı kadrosundan Müdür kadrosuna yapılacak atamaların görevde yükselme niteliğinde olmadığı yönündeki savunmalara katılmak mümkün olmamaktadır. Zira üst düzey görev olarak kabul edilemeyecek bir kadrodan müdürlük kadrosuna yapılan atamaların görevde yükselme niteliğinde olmadığının iddia edilmesi .... Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nin atama şartlarını düzenleyen 5 ve 6’ncı maddesi ile görev grupları arasındaki geçişlere ilişkin 19’uncu maddesi çerçevesinde hüküm altına alınmış olan usul ve esaslarla örtüşmemektedir. Kaldı ki, 2021 yılı içinde Kurumca bu kadroya yapılan atamalar dikkate alındığında, devlet memurluğu görevine daha yeni başlamış ve kazanılmış hak aylığı 9/1 olan bir personelin hiçbir şart olmaksızın atanabildiği Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun, müdürlük kadrosundan daha üst düzey bir görev olduğu yönündeki savunmanın isabetli görülmesine imkan bulunmamaktadır.

Her ne kadar savunmalarda, Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun kurumun teşkilat kadrosunda düzenlenen ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında sıklıkla karşılaşılmayan bir kadro olduğu, söz konusu kadroya yapılacak atamalara ilişkin esas ve usuller bakımından ne Kanun ne de Yönetmelik seviyesinde özel bir düzenleme öngörülmediği, buradan hareketle bu kadroya yapılan atamaların 6112 sayılı Kanun’un 43’üncü maddesinin on üçüncü fıkrasıyla Üst Kurula tanınan derece değişikliği yapma yetkisinin kullanılması çerçevesinde kadro derecesinin 5 veya 6’ncı dereceye çekilmesi suretiyle gerçekleştiği ifade edilse de,

İdarenin, memurların üst görevlere yükselmesini belirli şartlara bağlama konusunda takdir yetkisi bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak takdir yetkisinin kullanımı mutlak ve sınırsız olmayıp, takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat bakımından yargı denetimine bağlı bulunduğu ve nedenle söz konusu yetkinin kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri çerçevesinde kullanılması gerektiği açıktır.

Atama işlemi, kamu hizmetinin rasyonel ve verimli bir biçimde görülmesi için tesis edilmesi gereken bir tasarruf olduğundan, bunun, hizmetin en iyi şekilde yerine getirilmesi ve kamu görevlisinin en yararlı olabileceği yer ve görevde çalıştırılması maksatlarıyla yapılması ve en nihayetinde kamu yararının sağlanması amacına dayalı bulunması gerekmektedir. Zira türevsel bir yetki olarak kabul edilen idarelerin kanun hükümlerini uygulama ve bu kapsamda idari düzenleme yapma yetkisinin, kanunlarla getirilen hükümleri aşacak veya bu kuralları değiştirecek şekilde kullanılması mümkün değildir. Bu husus hukuk devleti ilkesinin görünümlerinden olan kanuna saygılı idare olgusunun gerçekleşmesinin de bir gereği olup, böylelikle keyfi ve sübjektif nitelikteki idari işlemlerin önlenmesi de amaçlanmaktadır.

Anayasa’nın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” denildiğinden, kamu personel sistemine dahil sınıf, unvan ve kadrolara yerleştirilecek olan personelin taşıması gereken nitelikler ile özlük haklarının kanunla düzenlenmesi esastır. Bu çerçevede, kamu personel hukukuna hâkim olan ilke kanunilik ilkesi olup, usul ve yöntemler bakımından ortaya çıkan istisnaların dar yorumlanması gerektiği hususu da kamu personel hukukunun temel prensipleri arasındadır.

Yukarıda bahsi geçen temel ilkeler ve anılan mevzuat uyarınca memuriyete yeni başlayan, lisans mezunu ve 9/1 kadro derecesindeki bir memurun .... Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği çerçevesinde öngörülen hizmet şartı, Kurumda asgari süre çalışma şartı ve görevde yükselme sınavında başarılı olma şartı gerçekleşmeden müdür olarak atanması mümkün bulunmamaktadır. Zira bu durumda kamu hizmeti tecrübesi, kurum kültürü ve liyakat noktasında üst düzey bir memuriyete atanmak için gerekli şartların sağlanmamış olduğu ortadadır. Bu itibarla, verilen örnekle benzer durumda olan, sınav şartını sağlamamış, kamu hizmeti bakımından asgari çalışma süresine erişmemiş veya atanacağı Kurumda belirli bir süre görev almamış bir personelin yalnızca Daire Başkan Yardımcısı kadrosunda bir ya da birkaç hafta bulunmuş olması nedeniyle mevzuat uyarınca öngörülen şartlardan muaf biçimde müdürlük kadrosuna atanması hakkaniyete uygun olmayacağı gibi, kamu personel sisteminin devlet memurları için sağlanmasını amaçladığı eşitlik, kariyer ve liyakat ilkelerinin de hilafınadır.

Yapılan açıklamalar çerçevesinde, mevzuatta açıkça cevaz verilmediği halde, İdarece genişletici bir yorum yapılması suretiyle Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna yapılacak atamalar için hiçbir hizmet süresi şartı aranmaması ve bu kadrodan müdürlük kadrosuna yapılan atamalarda sınav ve Kurumda en az 6 ay çalışmış olma şartlarından ilgililerin muaf tutulması mümkün olmadığından, yapılan atamalar mevzuata aykırıdır.

Aynı zamanda, yukarıda da ifade edildiği gibi Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun Teşkilat Kanunu’nda (1) olarak belirlenmiş olan derecesinin, atanacak personelin müktesebine uygun hale getirilmesi amacıyla objektif kriter ve değerlendirmeler yapılmaksızın, yalnızca atanması planlanan kişiye özgü biçimde 5 veya 6’ncı dereceli kadroya çekildiği dikkate alındığında, Kanun’un Üst Kurula tanıdığı yetkinin kanunlarla getirilen hükümleri aşacak, bu kuralları değiştirecek şekilde ve subjektif unsurlar çerçevesinde kullanıldığı ve Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna yapılacak atamalara ilişkin esas ve usuller bakımından mevzuatta yer alan boşluktan kamu personel sistemine egemen olan temel ilkeler çerçevesinde tanımlanan genel ve özel şartların bertaraf edilmesi amacıyla yararlanıldığı görülmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, “Görevi kötüye kullanma” başlıklı 257’nci maddesinde, “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.…” denilmekte olup, yargılamaya esas raporda yer alan ve 2021 yılı içinde sistematik biçimde atama koşullarını bertaraf etmek amacıyla kullanılan atama biçimi çerçevesinde, atama işleminde yetkili olan kamu görevlilerinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle sorguda ifade edilen kadro ve pozisyonlara ataması yapılan ilgililere haksız menfaat sağladığı kanaatine varılmıştır.

Bu itibarla, mevzuata aykırı olarak yapılan atama sonucunda oluşan .…-TL kamu zararının sorumlularından tazminine hükmedilmesi ve sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesi uyarınca gerekli soruşturmanın yürütülmesini teminen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.


Kararla ilgili sorunuz mu var?