KARAR

Konu: Üst Kurul üyelerinin aylık ücretleri.

2- 13 sayılı İlamın 2. maddesiyle, Kurumda 15.01.2012 tarihinden sonra göreve başlayan Üst Kurul üyelerinin aylık ücretlerinin tespitinde, 375 sayılı KHK kapsamında olmadıkları yönünde alınan ... tarihli ve ... sayılı Kurul Kararı ile 6112 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi esas alınarak ödeme yapılması sonucu tazminine hükmolunan ... TL, 37819 İlam (18.01.2023 tarih ve 53203 tutanak) sayılı Temyiz Kurulu Kararı ile tasdik edilmiştir.

KARAR DÜZELTME DİLEKÇESİ

Kurumu adına Üst Kurul Başkanı ... ile ...’ın sunmuş oldukları aynı mahiyetteki karar düzeltme dilekçelerinde;

Hükmün esasına etkili itirazlarının, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6112 sayılı Kanun’da yapılan değişikliğin, Üst Kurul Üyelerinin mali ve sosyal haklarının en yüksek Devlet memuruna denk olduğunu açıkça ortaya koyduğu hâlde, bu durumun gerek Daire kararında gerekse de Temyiz Kurulu tarafından dikkate alınmaması ve kararlarında karşılanmamış olduğunu,

Sayıştay 8. Daire Kararında yer verilen, “Başbakanlık Müsteşarı” ibaresi geçen bütün kanunlarda sadece bu ifadenin değiştirildiğinden bahisle 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6112 sayılı Kanun’daki “Başbakanlık Müsteşarı” ibaresi "en yüksek Devlet memuru” şeklinde değiştirilmesine itibar edilmediğini ve 666 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'ya eklenen Ek 11 inci maddenin (b) bendinde yer alan düzenleme yürürlükte olduğu sürece "15.01.2012 tarihinden sonra göreve başlayan üst kurul üyelerine" yapılan aylık ücret hesaplamalarında bu hükümlerin uygulanması gerektiğini, bu konuda alınan Üst Kurul Kararının, mevzuata aykırı olduğu değerlendirmesi ile ilgili olarak;

09.07.2018 tarihli ve 30473 sayılı (3.Mükerrer) Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 164’üncü maddesiyle 6112 sayılı Kanun’da bazı değişiklikler yapıldığını, bu kapsamda, 6112 sayılı Kanun’un “Üst Kurul üyelerinin teminatı, mali ve sosyal hakları” başlıklı 39’uncu maddesinin de yeniden düzenlendiğini, anılan maddenin birinci fıkrasının yeniden düzenlenmiş haliyle “Üst Kurul üyelerine en yüksek Devlet memuru için belirlenen her türlü ödemeler dâhil mali haklar tutarında aylık ücret ödenir. En yüksek Devlet memuruna ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tabi olmaz. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer mevzuat uyarınca en yüksek Devlet memurunun yararlanmış olduğu sosyal hak ve yardımlardan, Üst Kurul üyeleri de aynı usul ve esaslar çerçevesinde aynen yararlanırlar.” hükmünü içerdiğini, bu Kanun hükmünün Üst Kurul üyelerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin özel ve ayrıca 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre de yeni bir kanuni düzenleme olması nedeniyle, normlar hiyerarşisi de gözetildiğinde bu kanun hükmünün uygulanması gerektiğini,

703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 34’üncü maddesinde de “en yüksek Devlet memuru” “Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı” olarak belirlendiğini ve “ilgili mevzuatta mali ve sosyal hak ve yardımlar ile emeklilik hakları bakımından Başbakanlık Müsteşarına ve en yüksek Devlet memuruna yapılan atıfların Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanına yapılmış sayılacağının hükme bağlandığını, bu hükümden hareketle, Üst Kurul üyelerine yapılacak ödemelerin hesaplanmasında Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanına yapılan ödemelerin esas alınması gerektiğini,

Öte yandan, 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelin 11’inci satırında ... Düzenleme Kurumu’na yer verilmiş olup, 09.07.2018 tarihli ve 30473 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan 02.07.2018 tarihli ve 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7’nci maddesinin on altıncı fıkrasında “Kurul başkan ve üyeleri ile on birinci fıkrada belirtilen kurum personeline; 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11 inci maddesi uyarınca belirlenmiş emsali personele mali ve sosyal haklar kapsamında yapılan ödemelerin iki katına kadar aynı usul ve esaslar çerçevesinde Cumhurbaşkanı kararıyla ödeme yapılabilir. Hangi kadro unvanı için ne kadar ödeme yapılacağını belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.” hükmüne yer verilmek suretiyle, 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlardan olan “... Düzenleme Kurumu” başkan ve üyelerine yapılacak ödemelerin de 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasından farklı olarak belirlendiğini, dolayısıyla, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının söz konusu hükümlerinin tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlarda uygulanması gereken mutlak ve istisnasız bir hüküm olmadığını, kanun koyucunun, kurul başkan ve üyelerinin mali ve sosyal hak ve yardımları ile diğer ödeme unsurlarının belirlenmesinde, ... Üst Kurulu ile ... Düzenleme Kurumu örneklerinde olduğu gibi, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden farklı ve özel kanuni düzenlemelere de yer verebildiğini,

Buna göre, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Diğer mevzuatın bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.” hükmünün, asla aksi yürürlüğe konulamayacak, değiştirilemeyecek bir mevzuat hükmü olmadığını, ... 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de, personelin mali hakları konusunda 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11 inci maddesinde belirtilen emsalinin iki katına kadar belirleme yetkisinin ifade edilmiş olmasından ve yine sonraki tarihli 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de özel kanun niteliğindeki 6112 sayılı Kanunun 39’uncu maddesinde yapılan değişiklikten açıkça anlaşıldığını,

Eğer Kanun koyucunun hedefinin, tüm düzenleyici ve denetleyici kurumları, yeknesak bir mali hak düzenlemesine tâbi tutmak olsaydı, ... Düzenleme Kurumu’yla ilgili, farklılık arz eden bu uygulamanın yürürlüğe girmeyeceğini, kamu kurum ve kuruluşlarından, nevi şahsına münhasır uygulamaları haiz olanlar bulunabildiğine göre, üyeleri atama yoluyla değil Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilme yoluyla göreve gelen Üst Kurul için de 6112 sayılı Kanun’da yer alan “sonraki tarihli ve özel hüküm” ile getirdiği düzenlemenin, uygulayamaya esas alınması gerektiğinin kabul edilmesi gerektiğini,

Hukukun genel ilkelerinden olan, “Lex posterior derogat legi prior” (Sonraki Kanun Önceki Kanunları İlga Eder) ilkesine göre, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer alan ve birbiriyle çatışan iki hüküm arasında konuluş zamanları bakımından öncelik sonralık ilişkisi var ise, bunlardan sonraki tarihli hükmün, önceki tarihli hükmü ilga ettiğinin kabul edileceğini, örneğin iki kanun arasında çatışma varsa, sorun sonraki tarihli kanunun hükmüne göre çözümleneceğini, lex posterior esasının, zımnî ilga olarak da ifade edilebileceğini,

Bir başka ilke olan “Lex specialis derogat legi generali” (Özel Kanun Genel Kanunları İlga Eder) ilkesi gereğince, aynı düzeyde yer alan ve aynı tarihli iki hüküm arasında çelişki varsa, özel hüküm niteliğinde olanın uygulanacağını; genel hüküm niteliğinde olanın ise ihmal edileceğini,

Özel olma niteliğinin de, genel olma niteliği de nispî bir nitelik olduğunu, her hükmün, bir hükme göre özel, diğer bir hükme göre ise genel olabileceğini, ancak uygulama alanının daha geniş olan hüküm genel hüküm, daha dar olanın ise özel hüküm olduğunu, buna göre 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamemin Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin, düzenleyici ve denetleyici kurumları kapsayan bir hüküm olduğundan genel hüküm niteliğinde iken; 6112 sayılı Kanunun 39’uncu maddesi hükmünün, sadece Üst Kurul üyelerini ilgilendirdiğinden özel hüküm niteliğinde olduğunu,

Aralarında çatışma olan kurallar arasında hiyerarşi varsa, çatışma lex superior esasına göre; çatışan kurallar arasında hiyerarşi olmamakla beraber, öncelik-sonralık ilişkisi varsa çatışma lex posterior esasına göre; çatışan kurallar arasında hiyerarşi ve öncelik-sonralık ilişkisi yoksa, çatışma lex specialis esasına göre çözümleneceğini,

Aynı düzeyde yer alan önceki kanunun genel, sonraki kanun özel nitelikte ise sonraki özel kanunun uygulanacağını, bunun hem lex posterior, hem de lex specialis ilkelerinin bir gereği olduğunu,

Buna göre, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11 inci maddesi hükmünün, önceki genel kanun hükmü konumunda iken, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 164’üncü maddesi ile değişen 6112 sayılı Kanunun 39’uncu maddesinin, artık sonraki tarihli özel kanun konumunda olduğunu, buna göre, hukuk normlarının çatışması durumunda, hangi kuralın uygulanacağı yönündeki rehber ilkelerden lex posterior ve lex superior ilkelerine göre, Üst Kurul üyelerinin mali ve sosyal haklarının, en yüksek Devlet memuruna eşitlendiğini, sonraki tarihli ve özel kanun düzenlemesinin dikkate almak gerektiğini, bunun da Üst Kurul üyelerinin mali ve sosyal haklarının hesabında 6112 sayılı Kanun 39 uncu madde hükmünün dikkate alınması ve hesaplamanın en yüksek Devlet memuru dikkate alınarak yapılması gerektiğini,

Sonraki tarihli kanun hükmünün, önceki tarihli hükme olan üstünlüğü bir hukuk ilkesi olarak kabul edilmemiş olsaydı, kanun koyucunun bir kere açıklamış olduğu iradesinden dönmesinin zor hatta imkânsız olduğu sonucuna ulaşılacağını, hayatın akışına ve toplumsal ihtiyaçlara aykırı olan böyle bir yaklaşımın, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendini, mutlak suretiyle aşılmaz olarak kabul etmek suretiyle savunulacağını, bunun da yukarıda izah edilen hukuk prensiplerine aykırı düşeceğini, buna göre, nihai şekli itibariyle daha sonraki bir düzenleme hükmünde olan ve ayrıca özel kanun konumunda da bulunan 6112 sayılı Kanunun 39’uncu maddesinin uygulanmak suretiyle Üst Kurul üyelerinin mali ve sosyal haklarının hesaplanmasının hukuka uygun olduğunu,

Önceki kanun-sonraki kanun, özel kanun-genel kanun çatışmaları hakkında Yüksek Mahkeme kararlarını incelendiğinde;

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 9.5.2013 tarihli kararında, lex specialis ve lex posterior gibi ilkelerin ceza hukuku alanında da uygulama imkânı bulduğunu, bu anlamda bahsi geçen ilkelerin, hukukun bir alanı ile sınırlı olmadığını, geneline yaygın vaziyette uygulandığını; anılan Mahkeme kararında “Somut olayda; uygulanması gereken iki ayrı kanunun farklı hükümlerinin seçiminde önceki kanun ve sonraki kanun hususu, bazı durumlarda genel kanun ve özel kanun kriteri ile iç içe ele alınmaktadır. Nitekim Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 11.2.1988 tarih ve E. 1987/3 K. 1988/1 sayılı Kararında önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme olduğu takdirde somut olayda özel ve sonraki kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Nitekim 2863 sayılı Kanunun 65/b. maddesi, 23/01/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanunun 408. maddesi ile değiştirilmiş olup, niteliği itibarıyla TCK’na göre, sonraki tarihli ve özel kanun niteliğindedir.” şeklinde,

Danıştay 1. Dairesinin 18.2.2009 tarihli ve 2008-1444/334 sayılı kararında “Bilindiği üzere; kanunlar arasında çatışma halinde geçerli kurallar ‘genel kanun-özel kanun ‘önceki kanun-sonraki kanun’ ilişkisi içinde belirlendiğini, 5393 sayılı Kanun 2531 sayılı Kanuna göre hem özel kanundur hem de daha sonra çıktığını, bu nedenle, 5393 sayılı Kanun hükümlerinin öncelikli olarak uygulanmalıdır.” şeklinde,

Yargıtay’ın 4.6.1958 tarih ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise “Umumi hükümle hususi hüküm karşılaştığı zaman, hadiseye ancak hususi hükmün tatbik olunabilmesinin, hukukun umumi kaideler indendir.” şeklinde açıklamalara yer verildiğini,

Yüksek Mahkemelerin, sonraki kanunun öncekine, özel kanunun genel kanuna olan üstünlüğü hakkında kararlar verdiği ve mantıksal bu hukuk ilkelerinin, en üst düzey hukuk uygulayıcısı konumundaki Yüksek Mahkemelerce de dikkate alındığını,

Özel kanun ile genel kanunun, sonraki tarihli kanun ile önceki tarihli kanunun çatışmasında; sonraki tarihli ve özel kanun niteliğindeki 6112 sayılı Kanunun 39 uncu maddesini uygulamak suretiyle temel hukuk ilkelerine ve Yüksek Mahkeme kararlarına uygun şekilde işlem tesis eden Üst Kurul hakkında verilen tazmin kararlarının kaldırılması gerektiğini,

Ayrıca hükmün esasına etkili bir diğer itirazın ise, Üst Kurul Üyelerinin seçimler nedeniyle istifa etmeleri ve seçimi kazanamamaları durumunda, diğer düzenleyici denetleyici kuramların üyelerinden farklı olarak, görevlerine geri dönememeleri ile ilgili itirazın Temyiz Kurulu kararında karşılanmamış olmadığını,

Temyiz başvurusunda ayrıntılarıyla sunulduğu şekilde, Yüksek Seçim Kurulu kararında ve bu karara esas 298 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda, Üst Kurulun 5018 sayılı Kanunun (III) sayılı cetvelinde yer alan diğer Düzenleyici ve Denetleyici kuramlardan farklı bir nitelikte değerlendirildiğini, mevzuatın çeşitli pek çok alanında karşılaşılan bu “ayrıksı tutulma hali” karşısında, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesi hükmünün, Üst Kurul üyeleri açısından uygulanmaması gerektiğinin açık olduğunu,

2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nin 164’üncü maddesiyle, 6112 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Başbakanlık Müsteşarı ibaresinin en yüksek Devlet memuru” ve “Başbakanlık Müsteşarına” ibaresinin “en yüksek Devlet memuruna” şeklinde değiştirildiğini,

703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 6112 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesinde yapılan bu değişiklik, hukuk ilkeleri bağlamında, “halihazırda geçerli olan ve dikkate alınması gereken hüküm” niteliği taşıdığından, Üst Kurul Üyelerinin mali ve sosyal haklarının hesabında en yüksek Devlet memurunun esas alınması uygulaması, hukuka uygun olduğunu, Kanun koyucu, Üst Kurul Üyelerinin mali ve sosyal haklarının, en yüksek devlet memuruna denk olduğunu kabul etmeseydi, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile böyle bir değişiklik yapmayacağını, bu uygulamanın mevzuata aykırı olduğu ve kamu zararı teşkil ettiği yönündeki Daire ve Temyiz Kurulu kararlarının, hukuka aykırı olduğundan ve hükmün esasına etkili olan bu iddianın Temyiz Kurulu kararında karşılanmamış olduğundan, bu kararın düzeltilmesi gerektiğini,

703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6112 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesinde yapılan değişiklikte ve yukarda sözü edilen Yüksek Seçim Kurulu kararında belirtildiği üzere, Üst Kurulun diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlardan ayrı değerlendirilmesi, bu özel durumuna binaen, Üst Kurul Başkan ve Üyelerinin mali haklarının en yüksek Devlet memuru seviyesinde belirlenmesi gerektiğini,

703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişikliğin yalnızca lafzî bir değişiklik olduğunun ve esasen amaçlanan şeyin, Üst Kurul Üyelerinin mali ve sosyal haklarının en yüksek Devlet memuruna eşitlemek olmadığının bildirildiği Daire ve Temyiz Kurulu kararlarının, tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlar için yeknesak bir mali hak düzenlemesi olduğu varsayımına dayanmaktaysa da ... Düzenleme Kurumu örneğinde görüldüğü gibi bu kurumlar arasında mali haklar boyutuyla bir yeknesaklık bulunmadığını, bu şekilde, uygulama birliğinin olmadığı bir durumda, lafız dikkate alınmak suretiyle Üst Kurul Üyelerinin en yüksek Devlet memuruna eşit düzeyde mali hak ödemesine tâbi olacağının kabulü gerektiğini,

Sayıştay Daire ve Temyiz Kurulu kararlarına göre, Kanun koyucunun asıl amacı, eşit işe (unvana) eşit ücret yaklaşımı olduğunu, yukarda izah edildiği üzere, ... Düzenleme Kurumu üyeliklerinin ise, bir düzenleyici denetleyici kurum üyeliği olduğu hâlde, diğer üyeliklerden farklı bir maaş rejimine tâbi tutulduğunu, buna göre aynı unvan ve statüdeki kişilerin aynı maaşı almasına yönelik yeknesak bir uygulamanın bulunmadığı görüldüğünü,

...’te Üst Kurul kararıyla göreve gelen iki Üst Kurul Başkan Yardımcısı kadrosu bulunmakta olduğunu, hâlihazırda, Sayıştay Temyiz Kurulu kararının kabul ettiği yorum ve uygulama sonucunda, Üst Kurul Üyeleri ile Başkan Yardımcılarının maaşlarının aynı düzeyde olduğunu, hatta gelir vergisi hesap farklılığı sebebiyle, Üst Kuruldaki görevine 2012 yılı öncesinde başlamış olan Başkan Yardımcılarının bazı dönemlerde Üst Kurul Üyelerinden daha yüksek düzeyde maaş almalarının da söz konusu olabileceğini, bu durumun, amaçsal yorum ilkesine, Sayıştay Başkanlığınca kabul edilen eşit işe (unvana) eşit ücret yaklaşımına ve kamudaki hiyerarşi ve sorumluluk esaslarına aykırı olduğunu,

Hukukta asıl olan lafı olduğunu, lafzi olarak, 703 sayılı KHK gereğince Üst Kurul Üyelerinin mali haklarının, en yüksek Devlet memuruna denk olduğunu, hürriyetin geniş, sınırlamanın dar yorumlanması ilkesi gereğince, bireylere tanınan bu hakkın esas alınması gerektiğini, eşit işe eşit ücret yaklaşımı gereğince -ki ...’te eşit işe (unvana) eşit ücret uygulaması söz konusu olmadığını- 703 sayılı KHK ile yapılan değişikliğin dikkate alınmamasının, bu uygulama sonucunda farklı statü ve unvandaki kişilerin maaşlarının eşitlenmesi gibi kamu hiyerarşi ve sorumluluk esasına aykırı bir duruma yol açtığını,

Tüm bu izah edilen hususların, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6112 sayılı Kanun’da yapılan değişikliğin, uygulamaya esas alınması gereken mevzuat hükmünü oluşturduğu ve Üst Kurul Üyelerinin mali ve sosyal haklarının en yüksek Devlet memuruna denk olduğunu gösterdiğini ifade ederek, 6. Daire kararında kamu zararı olarak tespit edildiği belirtilen ... TL’lik tazmin kararı ile ... TL’lik tazmin kararını tasdik eden Temyiz Kurulu kararlarının hükmün esasına etkili itirazlarının karşılanmamış olması gerekçesiyle düzeltilmesini arz ve talep etmektedirler.

BAŞSAVCILIK MÜTALAASI

Başsavcılığın ... ve ... için yapmış olduğu aynı içerikli mütalaada;

“İleri sürülen hususlar, Temyiz Kurulunca verilmiş olan kararı değiştirir mahiyette görülmediğinden, talebin reddedilerek karar düzeltilmesine mahal bulunmadığı yönünde karar verilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Arz ederim.” denilmektedir.

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

13 sayılı İlamın 2. maddesiyle, Kurumda 15.01.2012 tarihinden sonra göreve başlayan Üst Kurul üyelerinin aylık ücretlerinin tespitinde, 375 sayılı KHK kapsamında olmadıkları yönünde alınan ... tarihli ve ... sayılı Kurul Kararı ile 6112 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi esas alınarak ödeme yapılması sonucu tazminine hükmolunan ... TL, 37819 İlam (18.01.2023 tarih ve 53203 tutanak) sayılı Temyiz Kurulu Kararı ile tasdik edilmiştir.

03.03.2011 tarihli ve 27863 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan 6112 sayılı Kanun’un “Üst Kurul üyelerinin teminatı, malî ve sosyal hakları” başlıklı 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında; “ Üst Kurul üyelerine en yüksek Devlet memuru için belirlenen her türlü ödemeler dâhil malî haklar tutarında aylık ücret ödenir. En yüksek Devlet memuruna ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tabi olmaz. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer mevzuat uyarınca en yüksek Devlet memurunun yararlanmış olduğu sosyal hak ve yardımlardan, Üst Kurul üyeleri de aynı usul ve esaslar çerçevesinde aynen yararlanırlar.” hükmü yer almaktadır.

02.11.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 666 sayılı KHK’nın 1 inci maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen Ek 11 inci maddesinin (b) bendinde ise;

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra;

b) (Değişik: 14/4/2016-6704/30 md.) “5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kadro ve pozisyonlarına 15/1/2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar yardımcısı, başkan yardımcısı için bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez ve bunlar, emeklilik hakları bakımından da emsali olarak belirlenen personel ile denk kabul edilir. ” hükmüne yer verilmekte olup, anılan hüküm ile 15.01.2012 tarihinden sonra Üst kurulların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi, başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin mali ve sosyal haklarının üst sınırının belirlenmesinde emsal alınacak devlet memuru unvanları düzenlenmektedir. Söz konusu hüküm uyarınca 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarına 15.01.2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden göreve başlayanlardan kurul başkanı için bakanlık müsteşarının, kurul üyesine yapılacak ödemeler için ise bakanlık müsteşar yardımcısının emsal alınacağı, mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği ve emeklilik hakları bakımından da emsali olarak belirlenen personel ile denk kabul edileceği anlaşılmaktadır.

375 sayılı KHK’nin Ek 11 inci maddesinin son fıkrasıyla ise “Diğer mevzuatın bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz” denilmek suretiyle düzenleyici ve denetleyici kurumlarda 15.01.2012 tarihinden sonra göreve başlayanlar için yeni bir düzenleme getirilerek, diğer Kanunlarda bu hükme aykırı olarak yapılan mali ve sosyal haklara ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının kalmadığı ifade edilmekte; dolayısıyla, kurul üyelerinin mali haklarının belirlenmesinde esas alınan 6112 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının, 375 sayılı KHK’nın Ek 11 inci maddesi (b) bendi ile belirlenen sınırlamalara aykırı olması durumunda uygulanamayacağı anlaşılmaktadır.

Karar düzeltme dilekçesiyle, 09/07/2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 164 üncü maddesiyle 6112 sayılı Kanun’da bazı değişiklikler yapıldığı, bu kapsamda; Kanunun 39 uncu maddesindeki “Başbakanlık Müsteşarı” ibaresinin “en yüksek Devlet memuru” şeklinde değiştirildiği ve söz konusu düzenlemeye esas 703 sayılı KHK’nın 375 sayılı KHK’ya göre özel ve sonraki tarihli bir düzenleme olması nedeniyle, hukuk genel ilkelerinden; “Sonraki Kanun Önceki Kanunları İlga Eder “ilkesine uygun olarak 6112 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin Üst Kurul Kararı ile uygulanmaya devam olunduğu ifade edilmiş olsa da, 703 sayılı KHK’nın 164 üncü maddesiyle 6112 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi yeniden düzenlenmemiş olup, yapılan düzenleme Başbakanlık teşkilatının kaldırılması nedeniyle gerçekleşmiş ve yasaların Anayasaya uyumunu sağlamak amacıyla “Başbakanlık Müsteşarı” ibaresi geçen bütün kanunlarda bu ifade değiştirilmiştir.

Yine karar düzeltme dilekçesiyle, Üst Kurul üyelerinin seçimler nedeniyle istifa etmeleri ve seçimi kazanamamaları durumunda görevlerine geri dönememeleri nedeniyle diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlardan farklı nitelikte değerlendirildiği ifade edilmişse de, bu durum 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan idarelerden sayılan ... üyelerinin mali ve sosyal hakları bakımından diğer düzenleyici ve denetleyici kurumların Kurul üyelerinden farklı olarak değerlendirilmesini gerektirmemektedir.

Karar düzeltme dilekçesinde 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan ... Düzenleme Kurumu’nun başkan ve üyelerine yapılacak ödemelerin, 702 sayılı KHK ile getirilen düzenleme ile 375 sayılı KHK ‘nın Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasından farklı olarak belirlendiği dolayısı ile 375 sayılı KHK’nın Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlarda uygulanması gereken mutlak ve istisnasız bir hüküm olmadığı ileri sürülmüşse de, bahsi geçen kurum için, 375 sayılı KHK’dan sonra çıkarılan “702 sayılı Kanun Hükmünde Kararname” ile istisna düzenlemesine yer verildiği görülmekte olup, bu düzenleme diğer düzenleyici ve denetleyici kurumların mali ve sosyal hakları ile ilgili bulunmamakta, dolayısıyla ... için de istisnai bir durum yaratmamaktadır.

Öte yandan, 703 sayılı KHK ile yapılan değişikliğin dikkate alınmaması sonucunda farklı statü ve unvandaki kişilerin maaşlarının eşitlenmesi gibi kamu hiyerarşi ve sorumluluk esasına aykırı bir duruma yol açtığı ifade edilmişse de, 375 sayılı KHK’nın Ek 11 inci maddesiyle, düzenleyici ve denetleyici kurum personelinin aylık ödeme tutarları için belirli sınırlamalar getirilmektedir ve belirtildiği üzere bu sınırlamaların ... için uygulanmayacağına dair herhangi bir istisnai düzenleme de bulunmamaktadır. Bu mevzuatın uygulanması sonucu ortaya çıkacak tereddütlerin giderilmesi ve Kurul bünyesinde yeni bir düzenlemenin yapılması da yine Kanun koyucu tarafından yerine getirilmelidir.

Sonuç olarak; ... Üst Kurulunda 15.01.2012 tarihinden sonra göreve başlayan Üst kurul üyelerinin yurtdışı gündeliğinin tespitinde, “en yüksek Devlet memuru” emsal alınmak suretiyle hesaplamada bulunulması sonucu mevzuata aykırı bir ödemede bulunularak kamu zararına sebep olunmuştur.

Bu itibarla, 13 sayılı İlamın 2. maddesiyle verilen tazmin hükmünün tasdikine ilişkin 37819 İlam (18.01.2023 tarih ve 53203 tutanak) sayılı Temyiz Kurulu Kararının DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, oybirliğiyle,

Karar verildiği 06.03.2024 tarih 56532 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.


Kararla ilgili sorunuz mu var?